ANASAYFA arrow right Sağlık

Türkiye’de 12 milyon diyabet hastası var

Türkiye’de 12 milyon diyabet hastası var
YAYINLAMA: 17 Kasım 2020 / 18.00
GÜNCELLEME: 17 Kasım 2020 / 18.14
Ülkemizde de 12 milyondan fazla kişinin diyabetli olduğunun tahmin edildiğini, hastalığın da giderek arttığını söyleyen Prof. Temel Yılmaz, günümüzde her 8 saniyede bir hastanın diyabete bağlı nedenlerle hayatını kaybettiğini söyledi.

Diyabet (şeker hastalığı), dünya çapında 500 milyondan fazla insanı etkileyen bir hastalık. Türkiye Diyabet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Temel Yılmaz, diyabetin her 10 yılda bir, iki kat artış gösterdiğini, bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) diyabeti “bulaşıcı enfeksiyon hastalığı olmayan tek pandemi” olarak ilan ettiğini söyledi. 

Koronavirüs pandemisinde diyabet hastalarının daha dikkatli olması gerektiğine dikkat çeken Yılmaz, “Covid-19 ile başlayan ve hayatımızı tamamen dönüştüren yeni normalin yarattığı fırsatlardan istifade ederek; şekere de mesafe koyabilirsek hem pandemiyi hem diyabeti yenmemiz mümkün” dedi.

12 milyon hasta

Ülkemizde de 12 milyondan fazla kişinin diyabetli olduğunun tahmin edildiğini, hastalığın da giderek arttığını söyleyen Prof. Temel Yılmaz, günümüzde her 8 saniyede bir hastanın diyabete bağlı nedenlerle hayatını kaybettiğini söyledi. 

SGK verilerine göre ülkemizde 8.5 milyondan fazla ilaç kullanan diyabetli olduğunu ve halen ülkemizde toplam diyabetli hasta sayısının 12 milyonun üzerinde olduğunun tahmin edildiğini anımsatan Yılmaz, “Türkiye’de diyabetli hasta sayısı hızla artarken kan şekeri kontrol altında olan hastaların oranı ise yalnızca yüzde 28. Obezite ve fiziksel aktivite azlığı diyabet gelişimindeki en önemli risk faktörleridir. 

Dolayısıyla hastalar düzenli egzersiz yapmaları için yönlendirilmeli, yaş ve kapasiteleri ölçüsünde düzenli egzersiz programı uygulanmalıdır. Şeker hastalığının tedavisinde hasta eğitiminin, uygun diyet desteğinin, yeterli fiziksel aktivitenin, hastanın kendi kan şekerini kendisinin kontrol etmesinin ve doğru ilaçları düzenli şekilde kullanması tedavi başarısı için önemlidir” değerlendirmesini yaptı.

Korona ve diyabet

Covid-19 pandemisinde 7’den 70’e zorlu bir süreçten geçildiğini dile getiren Yılmaz, kan şekeri kontrolünün özellikle pandemi sürecinde hayati önem taşıdığını vurguladı. 

“Covid-19 ile başlayan ve hayatımızı tamamen dönüştüren yeni normalin yarattığı fırsatlardan istifade ederek; şekere de mesafe koyabilirsek hem pandemiyi hem diyabeti yenmemiz mümkün” diyen Yılmaz, “Diyabet gibi çok yakın takip edilmesi gereken hastaların diyabet yönetiminin aksatılmasına neden oldu. Yapılan çalışmalar, pandemide diyabetli hastaların hem kilolarının arttığı hem de kan şekeri ayarlarının bozulduğunu göstermekte” diye konuştu.

Güzel bir yaşam mümkün

Türkiye Diyabet Vakfı, “bu zor dönemde bile diyabetle güzel ve sağlıklı bir yaşam mümkün” diyerek diyabet hastalarına düzenli takiplerini yapmak, tedavilerini aksatmamak, kan şekerini kontrol altında tutmaya teşvik etmek, diyet ve egzersiz yapmalarını motive etmek üzere, “Hadi A1c’ni 7’le” başlıklı kampanyayı hayata geçirdi. 

Prof. Yılmaz, “Dünyayı etkileyen pandeminin başlangıcından bu yana geçen yaklaşık 10 ay içinde insanlar sadece Covid-19 üzerine yoğunlaştılar. Kronik hastalığı olanlar; özellikle diyabetliler, bu süreç içinde kendi hastalık yönetimlerini ihmal etti. Birçok diyabetli diyabetin kontrolü ve tedavisini oluşan panik ortamında göz ardı etti, aksattı. Biz bu projeyle diyabetlilerin pandemiye rağmen dikkatlerini yeniden diyabetin daha iyi yönetimi üzerine çekmeyi amaçlıyoruz. Diyabetli hastalarda etkin tedavinin ve diyabete bağlı organ hasarları kontrolünün en önemli belirteci HbA1c’dir. HbA1c son 2-3 aylık kan şeker kontrolünü ve diyabet yönetiminin kalitesini gösterir” dedi.

Şeker, körlük yapabilir

Doç.Dr. Yusuf Durlu, şeker hastalığının göz üzerindeki etkilerini gazetemize anlattı.

Diyabet, gözün tüm katmanlarını etkileyerek zarar verebiliyor. Gözyaşı yetersizliği, katarakt, göz tansiyonu, kas kazlarının sinirlerini tutarak göz felçleri ve görme sinirinde kuruma yapabilen şeker hastalığına ilişkin bilgi veren Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Durlu, “Ülkemizde en az 3 milyon diyabetlinin göz sorunu olduğu tahmin edilmektedir. Şeker hastaları retina konusunda uzman göz hekimine zamanında başvurmazsa veya geç başvurduğunda, retina ve sarı nokta hasarı kalıcı görme kaybına neden olabilir” uyarısında bulundu.

En sık hasar retinada

Doç.Dr. Durlu, şeker hastalarında ortaya çıkabilecek göz problemlerini “Aslında şeker hastalığı gözün tüm katmanlarını etkileyebilir. En sık etkilenen retina (ağ tabaka) ve makuladır (sarı nokta). Retina damarlarını etkileyerek kanama ve yeni damar oluşumlarına yol açabilir. Sarı noktada ise ödem (kalınlaşma) yapabilir” diye anlattı. 

Durlu, hastaların dikkat etmesi gereken hususları şöyle sıraladı: “Hastalar, kan şekerini kontrol altına almalı ve Hemoglobin A1c’yi 7’nin altında tutmalıdır. Göz tutulumunu azaltmak için sigara ve alkolün bırakılması gerekir. Diyabet hastalığında sık görülen hipertansiyon, kansızlık, kalp ve böbrek hastalıkları uygun bir şekilde tedavi edilmelidir. Tip I hastalarında retina hastalığı daha hızlı gelişebilir.”

Yılda bir kez kontrol

Şeker hastalarının yılda bir kez göz doktoruna gitmesi gerektiğini söyleyen Durlu, “Eğer, retina damarlarında değişiklik, kanama ve sarı noktada ödem varsa altı ayda bir, göz dibindeki hastalığın durumuna göre bu süre daha erkene çekilebilir. Her 3-4 diyabetli hastanın birisinde diyabete bağlı göz hastalığı görülebilmektedir” diye konuştu. 

Durlu, özetle şunları söyledi: “Göz yakınması olmayan diyabetik hastaların da retina damarlarında sorun olabilir. Bu nedenle tüm diyabetik hastalarda damlalı göz dibi muayenesinin yapılması çok önemlidir. Diyabetik hastalar en çok göz önünde örümcek ağları/ siyah noktalar, ışık çakması, görme azalması ve eğri görmeden yakınmaktadır. Son yıllarda gözde geliştirilen ilaçsız anjiyo (OKTA) yöntemi, bu hastaları retina damarlarındaki sorunu erken dönemde saptayabilmektedir.”

Kabızlıktan kurtulmak için 10 öneri

Zaman zaman herkesin sorunu olan kabızlık knonikleştiğinde kişinin yaşam kalitesini de düşürmeye başlar. Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ekrem Aslan kabızlık problemi olanlar için önerilerde bulundu.

  1. Günlük aldığınız sıvı miktarını artırın. 
  2. Liften zengin gıdaları tüketmek kabızlığı engellemeye yardımcı olur. Meyve ve sebzeler zengin lif kaynaklarıdır. 
  3. Uzun süreli aç kalmaktan kaçının. 
  4. Bağırsak hareketlerinin en yoğun olduğu sabah saatlerinde ve yemeklerden sonra tuvaleti kullanmayı alışkanlık haline getirin. 
  5. Dışkılama hissettiğiniz an tuvalete gidin, dışkılamayı ertelemek kronik kabızlığın önemli nedenlerinden biridir. 
  6. Spor ve egzersiz önemlidir. Siz hareketli olursanız bağırsaklarınız da hareketli olur. 
  7. Doktorunuza danışmadan uzun süre yüksek miktarda içilen müshil içeren ilaçlar bağırsakları tembelleştirir. 
  8. Her gün bir avuç kuru erik tüketmek veya sabahları içilecek bir fincan kahve bağırsakların çalışmasına yardımcı olur. 
  9. Makat bölgesinde kaşıntı, kanama veya ağrı yakınmalarınız varsa bir doktora başvurun. 
  10. Kabızlık şikâyetiniz 6 aydan kısa süredir varsa, yaşınız 50’nin üzerindeyse, kabızlığa eşlik eden kansızlık, makattan kanama veya kilo kaybı yakınmanız varsa mutlaka bir gastroenteroloğa başvurun.

‘1 ay tam kapanma olmalı’

İstanbul başta olmak üzere birçok yerde Covid-19 vakalarının artış göstermesi nedeniyle Türk Toraks Derneği bir açıklamada bulunarak tehlikeye dikkat çekti ve kısıtlama çağrısında bulundu. Hayatın olağan akışında seyrettiğini ve sosyal hayatın devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, “En az 2 hafta, hatta koşullar zorlanarak 1 ay tam kapanma gereklidir” denildi. 

Açıklamada “Covid-19 ile mücadele bireylerin sorumluluğuna bırakılmamalıdır. Toplumsal hareketlilik kısıtlanmalıdır. Çığlığımızın çok geç olmadan duyulmasını istiyor, yetkilileri toplumda ve sağlık çalışanları arasında daha fazla kayıp yaşanmadan acil önlemler almaya davet ediyoruz” denildi.

Her 10 bebekten 1’i erken doğuyor

Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Esin Koç, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeni ile yaptığı açıklamada, Türkiye’de her 10 bebekten birinin prematüre olarak doğduğunu ve bu bebeklerin zamanında doğan akranlarıyla benzer hayatta kalma ve kaliteli yaşam şansını yakalayabilmeleri için bu alanda eğitim görmüş yenidoğan uzmanlarının önemine dikkat çekti. 

Koç, ülkemizde her yıl 150 bine yakın prematüre bebeğin dünyaya geldiğini anımsatarak “Minicik ayaklarıyla dünyaya zamansız adım atan ve hayata tutunmak için savaşan sayısız sorunlar ile baş etmeye çalışan prematüre bebeklerin, onları yaşatmak için uğraşan doktor, hemşire ve ailelerinin ‘Dünya Prematüre Günü kutlu olsun” dedi.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *