Sivil Toplum Örgütlerine büyük görev düşüyor 

Kriz, devalüasyon ve artan faizlerle birlikte, bankalardan kredi alanların dünyalarının başına yıkıldığını söyleyen Başkülekçi, “Türkiye’yi bir bütün olarak görürsek, ülkenin kurtuluşu yine bu ülkenin esnafı, tüccarı ve sanayicisi ile mümkündür. Bu ülkeyi bu insanlar ayakta tutar. Bu insanlara sahip çıkılırsa bugünkü krizden de başarı ile çıkılabilecektir. O nedenle bir zamanlar sanayici ve üretici ile birlikte mutlu şekilde çalışan bankalar, bugün zor durumda olan sanayici, esnaf ve tüccarın üzerine acımasızca gitmemeli. Aksine bankaların böyle zor bir ortamda sanayicinin üretime geçmesi, istihdama yönelmesi ve borçların ödenmesine yardımcı olması gerek. Böylece milli ekonomiye de kazanç sağlamış olur.

Türkiye bugünkü ortamdan, ancak üretimi ve istihdamı artırarak çıkacaktır. Bu nedenle bankaların yersiz panik yaratmadan milli ekonomiye ve üretime zarar vermeden, bu ortamın aşılmasında sanayiciye yardımcı olması şart. Sorunların başka türlü çözümlenmesi olanaksız. Avrupa’da böyle durumlarda bankalar sanayici ve işadamını yalnız bırakmıyor, onlara destek vererek krizin aşılmasında yardımcı oluyor. Bizim bankalar neden yapmıyor? Biz Avrupa’dan çok mu zenginiz?” diye konuştu.

Bankalar ile sanayici arasında süren haciz kavgalarına sivil toplum örgütlerinin aracılık etmesi gerektiğini hatırlatan Başkülekçi, “Burada hem hükümete hem de sivil toplum örgütlerine büyük görev düşüyor. Sivil toplum örgütleri masaya yumruğunu vurup, bankacının tutum ve tavrını değiştirmesini istemeli. Evet, bankanın yasal hakkı olabilir, ama olmayan paranın neyini alacak? En azından insanlara çalışarak borçlarını ödeme imkanı sağlamalı. Hükümet, Bankalar Yasası’nda düzenleme yapmalı ve bunun için bastırmalı. Bu böyle gitmez. Sivil toplum örgütlerinin olaylara seyirci kalmaması gerek. Yani sanayici yine bu bankalarla iş yapacak” şeklinde konuştu.