ANASAYFA arrow right Güncel

Sertifikasyon sistemine geçmeyi planlıyoruz

Sertifikasyon sistemine geçmeyi planlıyoruz
YAYINLAMA: 29 Nisan 2020 / 17.10
GÜNCELLEME: 29 Nisan 2020 / 17.10
Covid 19 Sonrası Turizmin Geleceği Konuşuldu

İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA) koordinasyonunda Covid 19 Pandemi Sonrasında TRC1 Bölgesi’nde Turizm Sektörüne Yönelik Fırsatlar ve Gelecek Projeksiyonları konulu panel düzenlendi.

Moderatörlüğünü İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz’ın yaptığı panele, Gaziantep Ticaret Odası Başkan yardımcısı Uğur Acıoğlu, Gaziantep Üniversitesi, Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Giritlioğlu, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Soner Bacaksız ve Türkiye Otelciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Mete Akcan katıldı.

Video konferansla gerçekleşen panelin açılışında konuşan İpekyolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz, Koronavirüs salgınının tüm dünyayı etkisi altına aldığı şu günlerde karantina ve seyahat kısıtlamaları sebebiyle dünya ekonomisinin yüzde 10'una tekabül eden ve yaklaşık 9 trilyon dolar işlem hacmi olan turizm sektörü zor günler geçirdiğini söyledi. Akyılmaz, “Dünyanın en çok turist çeken ülkeleri, ekonomisi büyük ölçüde turizme dayalı olan ülkeler modern tarihlerinin turizm açısından en kötü sezon başlangıcını yaptılar. Avrupa’da son 80 yılın en kötü turizm sezonu yaşanmakta. Avrupa'nın en çok turist çeken 4. ülkesi olan Türkiye'de otellerin normaldeki doluluk oranları yüzde 70 ile 100 arasında seyrederken, Covid-19 salgını sonrası bu oran nisan ayı sonu itibariyle yüzde 10’lara kadar geriledi. Turizmin ülke ekonomisine katkısının yüzde 11.6 olduğu Türkiye ise, salgın sebebiyle Dünyanın en büyük 20 ekonomisinde içerisinde en çok etkilenen 6. ülke konumunda. Güneydoğu Anadolu ve TRC1 Bölgemize baktığımızda ise tablo dünyanın ve ülkemizin diğer bölgelerinden hiç de farklı değil. Bölgemizdeki konaklama, ulaşım, yeme içme vs. gibi turizmin tüm sektörleri salgından olumsuz şekilde etkilenmiş durumda. Bir yandan salgın ekonomik etkileri sübvansiyonlarla devlet tarafından desteklenirken bir yandan da sektörün öncü meslek kuruluşları üyelerini salgın sonrası döneme hazırlamaya çalışıyor. Kamuoyunda her gün Turizm ile ilgili yenilikçi girişimler, sanal turlar gibi mobil yazılımlarla sanal turizm kavramını konuşmaya başladık. Kim bilir daha hangi inovatif gelişmelere önümüzdeki dönemde tanık olacağız.” ifadelerini kullandı.

Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Soner Bacaksız da “Covid 19 salgınından dolayı turizm sektörü en fazla zarar gören sektörlerin başından geliyor. Takdir edersiniz ki, turizm sektörü dünyada en fazla kırılgan sektör olarak bulunuyor. Hizmet sektörü olmasından dolayı insanların ilk kısacağı sektörlerin başında geliyor. Covid 19 sonrası bütün sektörlerde olduğu gibi turizm sektöründe de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Nasıl olacağı konusunda bir öngörüde bulunamıyoruz. Dünyada uygulamaların başladıktan sonra biz de ülkemizde yapılacak uygulamaları net bir şekilde görebileceğiz. Ancak şunu net olarak görebiliyoruz ki turizm, bu süreçten sonra değişime uğrayacak. Özellikle ulaşım, seyahat acenteliği ve konaklama sektörleri bunların başında geliyor. İnsanlar artık uçaklarda yan yana oturamayacak, otellerde belli bir kapasite konaklayacak. Bunlar bütün dünyada konuşulan şeyler. TURSAB olarak üyelerimize yönelik bu süreçte destek olmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda 2020 yılına ait üyelik aidatı almadık. Bunun haricinde devlet nezdinde üyelerimize dönük destekleri takip ediyoruz, üyelerimizin bu desteklerden faydalanmaları gibi yönlendirmeler yapıyoruz. Acentelerin dijital dünyaya entegrasyonu noktasında TURSAB olarak “TURSAB ROTA” projesini geliştirdi. Geçtiğimiz yıl bütün seyahat acentelere proje ile ilgili eğitimler verildi. Bu sistem tamamıyla seyahat acenteler arasında kullanılan bir sistem. Bu sistemde amacımız, turizmi 12 aya yaymak ve ülkemizin her noktasına ulaştırmak.” dedi.

Türkiye Otelciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Mete Akcan,  “Bu salgın hepimiz için beklenmedik bir durumdu. Salgınla beraber turizm hareketliliği bizi umutsuz bir hale getirdi.  Salgının başlamasıyla beraber oteller kendini korumaya almıştı. Ama salgın boyutu büyüyünce konaklama sektörü hızlı bir şekilde bu süreçten etkilendi. Etkilenmesi de normaldi; çünkü insanlar dışarı çıkmıyor. Turistik faaliyetler azaldı. Bu süreçte en büyük sıkıntımız çalışanlarımız. Bu çalışanların büyük çoğunluğu evlerde. Çalışan oteller var, çalışmayan oteller var. Çalışan otellerde kapasite çok düşük. Bunu devam ettiriyoruz, çünkü tesislerin durmaması gerekiyor. Turizm açısından baktığımızda bölgemiz krizlere alışık bir bölge. Lakin bu salgının etkisi çok daha fazla. Bu dönemde verilen desteklerden kısa dönem çalışma ödeneğinden faydalandık. Bu bir nebze olsun en büyük giderlerimizi karşılıyor olmamıza bize destek oldu. Umarım bu süreç uzamaz biz de faaliyetlerimize başlarız. Türkiye Otelciler Federasyonu olarak büyük sivil toplum örgütleri beraber Kültür ve Turizm Bakanlığı aracılığıyla güzel bir çalışma yapıyoruz. Bir sertifikasyon sistemine geçmeyi planlanıyor. Lakin bu sertifikasyon sistemi bütün oteller için zorunlu olmayacak; ama bunu yapmak isteyen otellerin elinde bir sertifikasyon olmuş olacak. Bu sadece yerli turistler için değil, yabancı turistleri çekebilmek adına elimizde bir argümanımız olacak. Bunun yakında yakın illere yönelik tanıtım stratejisi yapmamız gerekiyor. Çünkü insanlar uçakla seyahat yapmak yerine kendi araçlarıyla seyahat yapmak isteyebilirler. Bulundukları yerlerden çıkıp yakın bölgelere gitmek isteyebilirler. Bunun için bize yakın illere yönelik kesinlikle bir tanıtım çalışması yapmamız gerekiyor. Onlara hazır olduğumuzu hissettirmemiz gerekiyor.” dedi.

Gaziantep Üniversitesi, Turizm Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Giritlioğlu da Dünya’da ve Türkiye’de iç akılda olmayan bir süreç yaşadıklarını kaydederek şunları söyledi: “Öncelikle algılanan risk algısını minimuma düşürebilirsek bunun azalacağını düşünüyorum. Bir de çok önemli bir parametre gelişmeye başladı. İnsanlar artık hijyen ve sterilizasyona çok önem veriyor. Bunları gördüğünde daha rahat ortaya çıkabilecekler. Bir de yakın coğrafyaları hedef Pazar yapmamızın yanında etkin bir sosyal medya perspektifi yapmamız gerekiyor. Farklı sosyal medya mecralarına farklı stratejiler geliştirmeliyiz. Bakıyoruz işletmeler buna hazır mı maalesef değil. TRC1 özelinde düşünürsek Gaziantep, Kilis ve Adıyaman’a göre daha iyi ama Gaziantep’te de etkin kullanılamıyor. Geçtiğimiz yıllarda bir araştırma yapmıştı. Unesco Yaratıcı Ağına giren Zahle, Napoli ve Gaziantep arasındaki üç şehrin web sitesi içeriklerini araştırdık. Araştırmada Gaziantep’in gride olduğu sonucuna ulaşmıştık. Bu önemli bir bulguydu. Gaziantep’te sadece konaklama değil de konaklamayla beraber günübirlik veya yarım günlük profesyonel veya paket turlar geliştirebilirler. Bunun çekiciliği artıracak bir husus olduğunu düşünüyorum. Destinasyon temelli bir pazarlama veya covid sonrası eylem planı yapabiliriz. İpekyolu Kalkınma Ajansımızın koordinasyonunda Gaziantep Büyükşehir Belediyemiz ve Gaziantep Valiliğimizle beraber tüketicilerin risk algısını bir planlama dahilinde destinasyon temelli pazarlama yapabiliriz. Müzelerimiz online açıldı, güzel bir uygulama. Bu süreç sonrasında insanların bölgeye gelme açısında son derece önemli bir uygulama. Sadece müzeler de değil, Gaziantep’in farklı yerleri için sanal gerçeklik uygulamaları, artırılmış gerçeklik uygulamaları yapılabilir. Buna Gaziantep mutfağını da dahil edebiliriz. Buna yönelik portal geliştirebilir, böylelikle Gaziantep mutfağının farklı sunulmasına gerekçe sağlayacak faaliyetler de gerçekleştirebiliriz. Restorancılık açısından da düşünürsek, artık insanlar dip dibe ya da belirli bir mesafe olmadan yemek yemek istemiyor. Pandemi sonrasında hijyen hususlarına dikkat etmemiz gerekiyor. Amacımız bu süreçte tüketicilerin algılanan risk algısını azaltmak olmalı.”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *