ANASAYFA arrow right Sağlık

Pandemi fırsata dönüştürüldü: Özel laboratuvar sayısında patlama

Pandemi fırsata dönüştürüldü: Özel laboratuvar sayısında patlama
YAYINLAMA: 02 Aralık 2020 / 19.19
GÜNCELLEME: 02 Aralık 2020 / 19.19
Türkiye’de PCR testi yapma yetkisi olan özel laboratuvarların sayısı hızla artıyor. Halk Sağlığı Uzmanı Yavuz, tabloyu, ‘Türkiye’nin özelleştirme manzarasını yansıtıyor’ şeklinde yorumladı.

Coronavirus (Covid-19) tanısı için en etkin yöntem olan PCR testleri, Türkiye’de sadece semptom gösterenlere yapılıyor. Temaslı olanlar ya da şüpheleri nedeniyle test yaptırmak isteyenler ise özel hastanelere mahkûm ediliyor. Özel sağlık kuruluşlarında test fiyatları, Sağlık Bakanlığı’nın genelgesine göre 250 TL’den fazla olamaz. Ancak Türk Tabipleri Birliği, genelgeye rağmen bazı özel sağlık kuruluşlarında belirlenen fiyatın üzerinde fiyat alınarak vatandaşların mağdur edildiğini belirtiyor.

Kamu hastanelerinde sadece semptom gösterenlere test yapılması, uzun test kuyrukları gibi nedenlerle özel hastanelere olan talep artarken, özel laboratuvar sayısındaki artış da dikkat çekiyor.

Türkiye’de PCR testi yapma yetkisi olan toplam 383 laboratuvar bulunuyor. Bunların neredeyse yarısı özel hastane ya da poliklinikler. Rakamları paylaşan TTB Covid-19 İzleme Kurulu üyesi ve Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, rakamlar için “Türkiye’nin pandemi örneği üzerinden özelleştirme manzarasını ifade ediyor” diyor.

Artı Gerçek’e açıklama yapan Yavuz, Türkiye’nin salgının başından bu yana test stratejisiyle ilgili, hem test yapılan merkez sayısı hem de testlerin yapımı konusunda farklı süreçler yaşadığını belirterek, şu bilgileri verdi:

“Türkiye’de ilk resmi vaka açıklandığında testler uzun bir süre sadece Ankara’da yapıldı. Test sayıları da o dönem çok çok azdı. Sonra 5 merkeze çıkarıldı ve Sağlık Bakanlığı kademeli olarak test merkezlerini yaygınlaştırdı. Belli bir aşamadan sonra da özel sektöre, yani özel hastaneler ve polikliniklere test yapabilme yetkisi verildi. Sağlık Bakanlığı kendi kurumlarında bu testi ücretsiz olarak yapıyor. Ancak özel hastaneler, özel poliklinikler SGK ile anlaşmalı olsa bile ücretli olarak yapıyor. Bununla ilgili tartışmalar oldu ve Sağlık Bakanlığı fiyat açısından bir üst limit getirdi.

Başlangıçta özel hastane ya da özel polikliniklerin, yetkilendirilmiş laboratuvar sayıları içindeki payı azdı. Giderek artmaya başladı. Kasım ayı itibariyle PCR testi açısından yetkilendirilmiş toplamda 383 laboratuvar var. Bunlar arasında devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri, vakıf hastaneleri ile özel hastane ve poliklinikler bulunuyor. 383 laboratuvardan 182’si özel hastaneye ya da özel laboratuvar. Oran olarak yüzde 47. Başlangıçta yüze 10’larda olan oranın bugün itibariyle yarıya yakın hale geldiğini görüyoruz.”

‘Türkiye’nin özelleştirme manzarasını ifade ediyor’

Doç. Dr. Yavuz, özel laboratuvar sayısındaki artışı ise şöyle yorumladı:

“Türkiye’nin pandemi örneği üzerinden özelleştirme manzarasını ifade ediyor. Türkiye’de şu anda özel hastaneler toplam hastanelerin yaklaşık yüzde 35’ini oluşturuyor. Toplam hastane yataklarının yüzde 22’si özel sektörde bulunuyor. Hatta Türkiye’de çalışan uzman hekimlerin yüzde 29’u özel sektörde çalışıyor. Türkiye’de sağlıkta özel sektörün oldukça önemli bir ağırlığı var. Yoğun bakım yataklarında bunu daha çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Erişkin yoğun bakım yatak sayısı Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre 25 bin civarında, 9 bini özel sektörde. Bu Covid-19 hastalığı açısından da çok önemli. Test konusunda ise özel sektör, belki diğer alanların paylarından çok daha yüksek bir orana ulaşmış durumda.”

Türkiye’de yaygın test yerine semptomu olana test yapma stratejisi izlendiğin belirten Yavuz, “Vatandaş semptom olmasa da test yaptırmak istiyorsa ya da uzun test kuyruklarına girmek istemiyorsa parasını ödeyerek test yaptırmak zorunda kalıyor” dedi.

‘Ücretsiz ve yaygın test politikası uygulanmalı'

Özellikle ölümler açısından salgının geldiği aşamayı “çok sert bir yükseliş” olarak değerlendiren Yavuz, bu dönemde test stratejisinin çok önemli olduğunu vurguladı:

“Toplumda bu kadar yaygınken, iyi bir test stratejisi ile daha çok vaka yakalamaya, onları bulaştırmalarını engelleyecek şekilde ayırmaya gayret etmeliyiz. Bunun için sadece ve sadece test sayımızı arttırmamız yetmez, test merkez sayılarımızın da artırılması gerekir. Bunu kamusal olanaklarla yapmalı, insanların daha kolay erişeceği test merkezleri kurmalı, ücretsiz test politikasına devam ederek semptom olmasa da bulaşıcılık riski yüksek olan grupları tarayarak bulaştırıcılığını engellemeliyiz. Bir yandan da ciddi kamusal destekli, sosyal ve ekonomik destekli toplumsal kısıtlamaları yaygınlaştırmalıyız. Çünkü salgın çok ciddi bir bulaşıcılık noktasına gelmiş durumda. Bu önlemler alınmadıkça test stratejimizi iyileştirmemiz de yetmeyecektir.”

‘Test hizmeti taşeronlaştırıldı’

Özel laboratuvar sayılarındaki artışın yanı sıra test hizmetinin taşeronlaştırıldığına da dikkat çeken Yavuz, “Şehir hastaneleri başta olma üzere kamu hastanelerinin ihaleye çıkarak özelden hizmet alımı yoluyla test sayılarını ve kapasitelerini artırma yoluna gittiğini görüyoruz. Bu şunu gösteriyor, bir yandan özel sektör yetkili laboratuvar payını artırırken, bir yandan da kamu hastanelerine test hizmeti satma yoluna gidiyor. Bu da özel sektörün bu alandaki payının daha da artacağı anlamına geliyor” diye konuştu.

11 Aralık’ta başlayacak aşı güvenilir mi?

Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın aşılamanın 11 Aralık’ta başlayacağı yönündeki açıklamasını da değerlendirdi.

Yavuz, şunları söyledi:

“Aşı meselesinde sevindirici haberler dünyadan geliyor ancak daha yolun başındayız. Aşıların ilk güvenlik ve etkinlik testleri iki aşı için daha ileri düzeyde tamamlandı ama resmi olarak ruhsat almış aşı yok denecek kadar az. İngiltere’de aşılardan bir tanesi izin aldı, bu önemli bir gelişme. Bu izinlerin alınması hiç de kolay değil. Çünkü çok ciddi etkinlik ve güvenlik süreçlerinin tamamlanması gerekiyor. Bu olumlu bir haber.

Ancak Türkiye’nin Sağlık Bakanlığı tarafından almayı düşündüğü aşıyla ilgili faz 3 çalışmalarına dair elimizde hiçbir bilgi ve kanıt yok. Faz 3 çalışması, en kritik aşamalardan bir tanesi. Çok sayıda gönüllüye yapıp etkilerini değerlendiriyorsunuz. Türkiye, Çin’den alacağını söylediği aşıyı 11 Aralık’ta uygulamaya geçirmeyi düşünüyorsa, faz 3 çalışmalarının yayınlanması, etkililik ve güvenlik aşamalarının tamamlanması gerekiyor. 10 gün gibi bir sürede nasıl tamamlanacak, bilim insanlarının kafasında soru işareti bulunuyor.

Ocak ayına kadar aşılamayı tamamlayıp belli bir bağışıklık sağlamamız şu an için belli varsayımlara dayanıyor. Umarız ki, Türkiye’nin alacağı aşı ile ilgili faz 3 çalışmaları gereği gibi tamamlanır ve biz ondan sonra aşılamaya başlarız. Aşılama önemli bir mücadele aracı olacak. Ancak şu an için temkinli olmaya devam etmemiz gerekiyor. Türkiye’nin alacağı aşılarla ilgili süreçlerin tamamlanması, bilimsel olarak güvenli ve etkili olduğunun ortaya konulması gerekiyor.”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *