ANASAYFA arrow right Sağlık

Omurga eğriliklerinin tedavi yaklaşımları anlatıldı

Omurga eğriliklerinin tedavi yaklaşımları anlatıldı
YAYINLAMA: 20 Mayıs 2021 / 15.40
GÜNCELLEME: 20 Mayıs 2021 / 15.40
Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından; “Adölesan İdiyopatik Skolyozda Cerrahi Sonrası Yeni Eğrilik Oluşumu ve Tedavi Yaklaşımları” konulu çevrimiçi seminer düzenlendi.

Video konferans yöntemiyle yapılan semineri moderatör olarak Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yavuz Yakut yönetti. Konuşmacı olarak programa Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demirkıran ve Uzm. Fzt. Burcu Şenol katıldı.

Adölesan İdiyopatik Skolyoz’un, ‘sebebi belli olmayan çocukluk dönemi omurga eğriliği’ olarak kısaca tanımlandığını belirten Demirkıran: “Adölesan idiyopatik skolyozda  cerrahi yaklaşımları ve cerrahi sonrası süreçte cerrahinin, hem hayati fonksiyonların devamı hem kozmetik açıdan çok önemlidir. Adölesan bireylerde idiyopatik skolyoz cerrahisine başvurma kriterlerini anlatırken: “Her hastanın eğrilik açısı ve cerrahiden beklenti farklı olacaktır. Cerrahi füzyon seviyesinin belirlenmesinde amacın tüm omurganın füzyonu değil ihtiyaç dahilinde olan seviyeyi belirlemek olduğuna dikkat edilmelidir” dedi. Cerrahi sonrası oluşabilecek eğriliklere yönelik kritik bir klinik karar verme sürecinin olduğundan bahseden Demirkıran, bu süreçlerdeki komplikasyonlardan bahsederek klinikte cerrahisini ve takibini gerçekleştirdiği vakalardan örnekler sundu. Cerrahide ailelerin beklentisinin daha çok kozmetik kaygılar olduğunu belirtirken, çocuğun ihtiyaç duyduğu fonksiyonel bağımsızlığın cerrahi ile etkilenmemesi gerektiğini vurguladı.

Uzm. Fzt. Burcu Şenol ise cerrahi öncesi ve sonrası uygulanan rehabilitasyon yaklaşımlarını çeşitli yönleriyle anlattı. Şenol: “Cerrahi öncesi rehabilitasyon süreci, cerrahi sonrası katılım ve fonksiyonellik düzeyi için çok önemlidir. Tedavide konservatif yaklaşım etkisinden faydalanmak, cerrahi sonrası yeni eğrilik oluşumunu önlemek ve çocuğun süreçten en az etkileneceği programlar oluşturmak için bireysel egzersiz yaklaşımları son derece önem arz eder. Tedavide yürüme ve günlük yaşam aktivitelerini bağımsız bir şekilde gerçekleştirmek için özel yaklaşımların kullanılması gerekir. Yürüme toleransının arttırılması bu hastalara büyük fayda sağlar. Ayrıca programın, hastaya ve ihtiyaca özel hastanın katılımına göre sürekli güncellenen etkin bir program olması gerekir” dedi.

Öğrenciler başta olmak üzere konferansa ilgi gösteren katılımcılar, çevrimiçi olarak konferansın her aşamasını dikkat ile takip ederek çeşitli sorular ile konferansa dahil oldu. Seminer soru cevap kısmi ile son buldu.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *