ANASAYFA arrow right Ekonomi

Olası bir kapanmanın getireceği ekonomik daralmayla birlikte, bizi daha olumsuz bir tablo bekler

Olası bir kapanmanın getireceği ekonomik daralmayla birlikte, bizi daha olumsuz bir tablo bekler
YAYINLAMA: 28 Temmuz 2021 / 14.45
GÜNCELLEME: 28 Temmuz 2021 / 14.45
Ege Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Lenger, "Olası bir kapanmanın getireceği ekonomik daralmayla birlikte, bizi daha olumsuz bir tablo bekler" değerlendirmesini yaptı.

Cumhuriyet gazetesinden Şehriban Kıraç'a konuşan Lenger, "Kısa çalışma ödeneği sona erdi. İşten çıkarmalar da arttı. Ekonominin genel gidişatını göz önünde bulundurursak vatandaşı nasıl günler bekliyor?" sorusuna, "Yazık ki, çok zor günler bekliyor. Artan işsizlikle birlikte yoksulluğun çok daha fazla artacağı öngörülebilir. Yaz döneminde kapanmanın sona ermesiyle iş bulma olanakları artsa da, salgın henüz sona ermediği için önümüzdeki dönemde büyük bir belirsizlik var. Yeni bir kapanmada bu insanların iş bulması çok zor." yanıtını verdi.

Lenger, "Sonbaharda yeni virüs dalgası nedeniyle kapanma yaşanmazsa, ekonomik canlanma ve baz etkisiyle büyüme oranında artış, işsizlik oranında az da olsa azalma görülebilir. Faizin bu düzeylerde tutulmaya çalışılacağını tahmin ediyorum. Eylül ayı ile birlikte, enflasyonda biraz yükselme olsa da, yılsonunda çok büyük bir artış olacağını sanmıyorum. Döviz kurunda ise sınırlı bir artış görülebilir. Olası bir kapanmanın getireceği ekonomik daralmayla birlikte, bizi daha olumsuz bir tablo bekler." dedi.

Lenger şunları kaydetti:

"Kısa vadede yapılması gerekenler, ekonomide güveni ve istikrarı sağlamaya yönelik adımlardır. Ekonomi kurumlarına siyasi müdahale olmayacağının duyurulması bunun ilk adımı olmalıdır. Bunun için kurumların bağımsızlığının en üst makam tarafından vurgulanması gerekiyor. Bu yapılırsa, ekonomi kurumları kendi vizyon ve misyonları çerçevesinde uygulamaları gereken politikalarla kısa vadede istikrarı sağlayacaktır.

Yönetme erkinin paylaşımı ve fren-denge mekanizması olmadığından, yönetimin başka bir kuruma ait olduğu izlenimi oluşuyor, karar alma ve uygulamada iradenin kırılmasına neden oluyor. Merkez Bankalarının birinci görevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Gelen baskılarla, enflasyon yerine, faiz hedeflemesine geçildi. Dikkat ediniz, literatürde böyle bir kavram yok. Bu görev değişiklikleri faiz hedeflemesinde ısrarcı olduğu mesajını verdiği için, ekonomide kırılganlık artıyor. Elbette bir ekonomi için zararlıdır; ama yüksek faiz aslında bir göstergedir, sermaye birikiminizin yeterli olmadığını gösterir. Faizi idari kararla değil, ancak sermaye birikiminizi güçlendirerek, düşürebilirsiniz. Enflasyonun altında faiz belirlediğinizde, altına, dövize talep artar, TL değer kaybeder. Faizi ekonominin gereklerine göre değil de, öyle istediğimiz için idari kararla düşürdüğümüzde, başımıza ne geleceğini aslında 1994’de görmüştük. TÜİK de politikaların doğru tasarlanması için bilgi altyapısı sağlayan kurum. Ancak, enflasyon ve büyüme rakamları hakkında kuşkular var. Güven sağlamak için oluşturulan komiteler de, son görev değişikliğinden sonra dağıtıldı. Çok fazla görev değişikliği bütün kurumlar için her zaman olumsuz mesaj verir."

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *