Türkiye’deki bankacılık anlayışı ile Avrupa’daki arasında büyük bir fark olduğunu ifade eden Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Hasan Aktaş, “Avrupa’da bankalardan kredi alan sanayici bununla üretim yapar ve aldığı krediyi öder. Hiçbir krizde banka sanayicinin yakasına yapışmaz. Ama ülkemizde tam tersine, en ufak bir krizde bankacı hemen gidip ver benim paramı diye sanayicinin yakasına yapışıyor. Böyle uygulama mı olur?” dedi.
Reel sektörün büyük bir kısmının sermayesinin kredilere dayalı bulunup, öz kaynakla iş yapanların sayısının az olduğunu hatırlatan Aktaş, “Yapı böyle olunca bankacı en ufak bir krizde param batar diye hemen gidip parasını istiyor. Oysa sanayici parayı almış makinası birse bunu ikiye çıkarmış, üretim yaparak, istihdam yaratarak aldığı krediyi ödeyecek, ama bankacı sanayiciyi rahat bırakmıyor ki. Parasını istiyor.
Oysa krediyi verirken öyle vermemişti. Yatırım kararlarında öz kaynakla, borçlanma arasındaki ilişki borçlanma lehine bozuluyor. Bu da bankaların tutumundan kaynaklanıyor. Aynı bankacı ekonominin iyi olduğu zamanda reel sektöre kredi teklifini kendileri yapıyor. Kapı kapı dolaşıp kredi vermek için adeta sanayiciye yalvarıyor. Kriz olunca da hemen telaşlanıp, tekrar ver paramı diye her türlü yola başvuruyor. Bu kadar olmaz. Bankacı sanayiciyi rahat bıraksa, çalışır borcunu öder. Ama fabrikayı ve tesisi kapattırıyor. Haczettiriyor. Bu şekilde o borç ödenmez ki” diye konuştu.
Temerrüt faizlerinin çok yüksek olduğunu ifade eden Aktaş, konuşmasına şöyle devam etti-: “Zaten normal faizi ödeyemeyen insanların borçlarına bir de temerrüt faizi uygulanıyor. Böyle acımasızlık mı olur? Reel sektör ile finans sektörü arasında ilişkinin daha anlayışlı, şeffaf olması lazım. Sanayici zor durumda olduğunda finans sektörü onun yakasına yapışmamak. Aslında bankacılık senatörünün amacı piyasada vatandaştan parayı toplayıp, reel sektör yolu ile üretim ve istihdam, yaratmak.
RSS