ANASAYFA arrow right Sağlık

Meral Akşener "iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem" ilkelerini açıkladı: Tarafsız Cumhurbaşkanı, çoğulcu demokrasi, güçlü Meclis

Meral Akşener "iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem" ilkelerini açıkladı: Tarafsız Cumhurbaşkanı, çoğulcu demokrasi, güçlü Meclis
YAYINLAMA: 26 Mayıs 2021 / 16.53
GÜNCELLEME: 26 Mayıs 2021 / 16.53
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem" önerisinin ilkelerini açıklarken, "Belirlediğimiz ilkeler, demokratik hukuk devleti idealimizin özünü oluşturan özgür birey, güçlü sivil toplum kuruluşlarıyla güçlü devlet ve bunlarla birlikte güçlü milli ekonomi hedeflerimizin inşasını sağlayacak temel yapıtaşlarıdır" dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan İyi Parti lideri Akşener, anlattığı iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisinin ilkelerinde, Cumhurbaşkanı'nın tarafsız olacağına vurgu yaparak, "Bir dönem görev yapabilecek. Görev süresi 6 yıl olacak. Görev süresi bitince aktif siyasete dönemeyecek" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin Meclis'i "devre dışı" bıraktığını savunan İyi Parti lideri, "Çoğulcu demokrasi, katılımcı yönetim, güçlü Meclis" vurgusu yaptı.

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili iddialarına ilişkin de konuşan Akşener, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a "Daha ne kadar sessiz kalacaksın? Çıkın, makamlarınızın sorumluluğunu yerine getirin" diye seslendi. Akşener, "Ekranlara çıkıp saçmalamakla, hamasetle hiç olmaz. Böyle devlet yönetilmez" diyen Akşener," Yapılacak olan basit. İçişleri Bakanı ve suçlamalara maruz kalanlar kenara çekilir" ifadelerini kullandı.

Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

Geçtiğimiz hafta Rize'nin ilçelerini ziyaret ettim. Önce İkizdereli vatandaşlarımızın doymak bilmez müteahhitlere karşı duruşuna şahit oldum. Sonra İkizdere ve Çayeli esnafının dertlerini dinledim. Milletimizin en önemli hasretlerinden olan ev sahipliğini yerine getirdiler. Allah onlardan razı olsun. Biz ziyaretlerimizi yaparken, İkizdere ve Çayeli'nde AK Parti teşkilatlarının sağdan soldan topladıkları küçük gruplar üzerinden bazı provokasyon girişimler oldu.

Ben Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını anlayabiliyorum, son dönemde çok zor günler geçiriyorlar. Kaçmak zorunda oldukları birçok soru, sektirmek zorunda oldukları bir dolu iddia var. Bu yüzden de benim sözlerimi çarpıtıp buradan yol olur mu diyorlar. Varsın desinler, bazen bu tür siyasi 'işler' olur. Bunu yaparken Rizeli kardeşlerimi zan altında bırakmaya cüret etmelerini kabul etmem. Bana Türkiye'nin hiçbir yerinde zarar gelmez, ben Rize'nin geliniyim. Bana oradan hiç zarar gelmez.

Bahçeli'ye: Ben gezmezsem kim gezecek esnafı muhterem?

(Bahçeli'ye) Ben gezmezsem kim gezecek esnafı muhterem? Büyük ortağın saraydan çıkmıyor, sen de ortada yoksun. Milletimizin derdini kim dinleyecek? En son ne zaman esnaf ziyareti yaptın? En son ne zaman çiftçinin elini sıktın, işsize iş buldun, milletin derdini merak ettin? Biz bu yolculuğa çıkarken milletimize söz verdik, koltuk değil ayakkabı eskiteceğiz dedim. Sen iktidarın küçük ortağısın, madem esnafa gitmemizden rahatsızsın o zaman çok değerli koltuğundan kalkıp milletimin ayağına gideceksiz, Rızalı esnafın, Ispartalı çiftçinin halini hatırını soracaksın. Kürsüden öfke tiradları atmayı bırakıp işini yapacaksın. Nefret siyasetiyle değil hizmet siyasetiyle rekabet edeceksin. Bunları yapamayacaksan da bize gölge etmeyeceksin.

-Vatandaş hayatta kalma mücadelesi verirken iktidar ülke kaynaklarını eşe dosta aktarıyorsa, iktidar ömrünü tamamlamış demektir. İktidardakiler yetkinin ve kararın millete ait olduğu gerçeğini hesaba katmayıp günlerini gün etseler de, bu gerçek hep böyle olmuştur.

Sayın Erdoğan iktidarda gelirken vaatlerde bulundu, milletimiz de ona güvendi. Ancak 19 yılın sonunda sayın Erdoğan ve bol maaşlı danışmanları milletimizi fakirlikle, işsizlikle baş başa bıraktı. Sayın Erdoğan bozulan ekonomi ve pandemi karşısında bunalan milletimize el uzatmadı. Buna rağmen geçen hafta kendisi zor durumdaki esnafımıza sözümona müjdeler verdi. 1,4 milyon esnafımıza da 4 milyar 622 milyon lira hibe verileceğini açıkladı. Olmadığında bir lira bile kıymetlidir ama o 4 milyarı öyle bir anlattı ki... 4 milyar demedi mesela, 4 milyaaaaaar dedi. 4 milyar demek gözünde küçük göründü, milyaaaar deyince büyüdü.

Aylardır kapalı esnafımız, tedarikçiler ve aileleriyle birlikte 20 milyon insanımız demek. Borçla harçla kira ödüyorlar.

"Sayın Erdoğan, sen a'yı uzattıkça sıfırlar da o kadar uzamıyor"

Sayın Erdoğan, sen a'yı uzattıkça sıfırlar da o kadar uzamıyor, vatandaşın derdine derman olunmuyor. Pandemide esnafımızı yalnız bıraktığın gerçeği değişmiyor. O 5 müteahhitten birinin 9,4 milyar lira vergi borcunu sildin. Ekonominin bel kemiği olan esnafa 4 milyar 622 milyon lira. Böyle vicdansızlık olur mu!

Milletin cebinden ertesi günü bir yılda 26 milyar fazla almanın tezgahını kurdular. Akaryakıttaki ÖTV'yi görülmemiş şekilde artırdılar. Esnafımıza verilecek 4,5 milyar liralık destek, bu akaryakıt zammı ile geri alınacak. IBAN yollamayı bıraktılar direkt vergi olarak kesiyorlar. Hem vatandaşımızın cebinden daha fazla vergi çıkacak hem de hayat daha pahalı olacak. İşte size AK Parti zihniyeti... Yazıklar olsun.

Öyle zamanlardayız ki devleti idare edenlerin hangi işine baksak elimizde kalıyor. Bir video fırtınası aldı başını gidiyor. Normalde bizim siyaset anlayışımıza göre parti içi meselelere karışmak olmaz, ama bu iş aile içi meseleler haline gelmiş, hele hiç karışmayız. Ama AK Parti içindeki skandallarla milletin gerçek gündeminin gölgelenmesini istemeyiz. Bu kepazeliği Türkiye değil, dünya takip ediyor. Beyler, Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarı söz konusu, cümle aleme rezil ettiniz. Bu işler karşılıklı videolar yayınlamakla, gizemli hikayeler bulandırıp, çarptırmakla olmaz. Ekranlara çıkıp saçmalamakla hiç olmaz. Konuyu yaymakla hiç olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Bu iş bütün iddiaları araştıracak şeffaf bir yargı süreciyle olur. Devlet itibarının kişiler üzerinden daha fazla ayaklar altına alınmasına izin verilemez. Yapılacaklar basit, İçişleri Bakanı ve suçlamalara maruz kalanlar kenara çekilir, Cumhuriyet'in savcı ve hâkimleri devreye girer... Adalet bunu gerektirir.

"Sayın Erdoğan, bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın?"

Sayın Erdoğan, bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın? Alengirli abuk sabuk işlerinizle devletimizi daha fazla yaralamayın. Makamlarınızın sorumluluğuyla gerekeni yapan, memleketimizi küçük düşürmeyin.

Bu zihniyetin artık milletimize verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu ucube sistemde milletimizin çilesi dağ olmuş... Ekonomi yoğun bakımda, adalet ağır yaralı, demokrasi sizlere ömür ama ağalara göre işler tıkırında. Milletimiz bu zor zamanlar ne yiyor umurlarında bile değil.

4 ayda 434 vatandaş intihar etmiş. Her gün bir cinnet çığlığı yükseliyor. Umurlarında bile değil.

İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem önerimiz milletimize hayırlı olsun. Büyük Türk milleti, iyi ve cesur evlatların bugün burada. Yolsuzluğun, yoksulluğun, yasakların sebebi olan bu ucube sisteme son verecekler burada. Hukuksuzluğa, keyfiliğe dur deyip, milletimizin huzur ve refahı için iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi milletimizle inşa edeceğiz.

Peki, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir? Sosyal hayattan ekonomiye, adaletten diplomasiye her alanda ülkemizin karşılaştığı sorunların anahtarıdır. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle içine düşürüldüğü sıkıntılardan çıkış yoludur. Adaleti, liyakati, ortak aklı, devletle milletle yeniden buluşturan bir ilkesel çerçevedir. 12 Eylül darbesi ve devamındaki süreç, yüksek seçim barajı ve seçim kanunundaki çarpıklıklar, dolayısıyla iktidar partilerine aldıkları oy oranından daha büyük bir güçle ülke yönetme imkanı vardı. Yönetimi ortak akıldan uzaklaştırdı. FETÖ'nün 15 Temmuz'da hain darbe girişimi ve devamındaki OHAL döneminde, partili CB sistemine geçildi. Yüzde 50 artı 1i sağlamak için her şeyin mübah görüldüğü bu sistem milletimizi kutuplaştırdı.

"Bu sistemle yoksulluk, yasaklar, yolsuzluk arasına mahkum edilmiş durumdayız"

Bu sistemle yoksulluk, yasaklar, yolsuzluk arasına mahkum edilmiş durumdayız. İçinde bulunduğumuz durum, anayasal demokrasi yoksunluğu olarak tanımlanıyor.

İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ilkeleri olarak belirlediğimiz ilkeler, demokratik hukuk devleti idealimizin özünü oluşturan, özgür birey, güçlü STK'la, güçlü devlet ve güçlü milli ekonomimizin inşasını sağlayacak temel yapı taşlarıdır.

O ilkelerimiz şunlardır:

Tarafsız Cumhurbaşkanı. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde, TC, Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından yönetilecek. CB'nin hiçbir parti ile bağlantısı olmayacak. Devletin ve milletin birliğini temsil edecek. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde CB'nin görev ve yetki alanı, demokrasinin tıkandığı anlarda kurumlar arasından hakemlik vazifesini ifa eden devletin en üst organı şeklinde düzenlecek. Böylece partili CB'nin Meclis'imizi etkisiz hale getiren karar ve uygulamaların önüne geçilecek. Yasama gücü yeniden TBMM'ye devredilecek. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde CB, yalnızca bir dönem görev yapabilecek, görev süresi 6 yıl olacak, aktif siyasete dönemeyecek.

Çoğulcu demokrasi, katılımcı yönetim, güçlü meclis... Partili CB sistemine geçildikten sonra anayasa ve anayasal kurumlar etkisiz hale geldi. TBMM'nin etkinliği azaldı. Karar süreci bir kişiye teslim edildi. Ortaya sorunlu bir demokrasi çıktı. Sorunlu bir yargı, sorunlu ekonomi demektir. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem, çoğulculuğa dayanacak. Uzlaşmacı ve kapsayıcı siyasetin yapılmasını sağlayarak demokrasimizi güçlendirecek. Koalisyon hükümetleri bugüne kadar, Erdoğan tarafından ülkenin kalkınmasının, ekonomik refahın önünde büyük engel gibi gösterildi.

Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin de, bu koalisyon dönemlerini bitireceği iddia edildi. Ama maalesef, işin pratiğinde, bu iddialı söylemin aksine, Türkiye bir ittifaklar rejimine muhtaç hale geldi. Nitekim, bugünkü iktidar yapısına baktığımızda, devletin ve milletin iyiliği için ortak paydada buluşma hedefinin, yerini, siyasi ikbal kaygısıyla kurulan, bir koltuk ittifakı anlayışına bıraktığını görüyoruz. Böyle bir anlayış Türkiye’yi geleceğe taşıyamaz. Nitekim taşıyamıyor. Bu durumu milletçe, geçtiğimiz 3 yılda, en acı şekilde yaşadık. İşte o nedenle, biz diyoruz ki; iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de ülke yönetimi, tek bir kişinin değil, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu’nun yetkisinde olacak.

Hükûmeti kurma ve hükûmet etme süresi, adil ve serbest seçimlerle oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından belirlenecek. Tek bir partinin milletvekili sayısının, hükûmet kurma yeterliliğine sahip olmaması hâlinde, elbette koalisyon hükûmetleri kurulacak. Ama koalisyon hükûmeti kurulmadan önce, şeffaf yönetim anlayışıyla, partiler arasında yapılacak koalisyon protokolü, milletimizle açık bir biçimde paylaşılacak.

Bugünkü sistemde, Cumhurbaşkanı, bakanların atanmasında ve görevden alınmasında tek yetkili. Meclis onayı aranmıyor. Dolayısıyla bakanların Meclise karşı sorumluluğu yok. Bu sorumsuzluk, demokrasi, hukuk ve ekonomide yaşadığımız yıkımın en önemli nedenlerinden biri. iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de ise, Meclis dışından Bakan atanamayacak. Bakanlar, Başbakan tarafından milletvekilleri arasından seçilecek, ve tek kişiye karşı değil, hem kurul olarak birlikte, hem de her bir bakan ayrı ayrı olmak üzere, milletin seçtiği meclise karşı sorumlu olacak.

"Bu ucube sistem, gazi Meclisimizi devre dışı bıraktı"

Güçsüz meclis, eksik demokrasi demektir. Ancak bu ucube sistem, gazi Meclisimizi devre dışı bıraktı. Milletin Evi, tarihinin en büyük yetki kaybını yaşadı. Bir dönem düşünün ki, 68 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle, devlet teşkilatına ilişkin çok önemli düzenlemeler yapılırken, aynı dönemde, milletin meclisi, ancak 54 yasa çıkarabilsin. Bu, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin, yasamayı yürütme karşısında güçsüzleştirdiğinin, apaçık bir ispatıdır.

"Yasama yetkisi ve gücü, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olacak"

İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, yasama yetkisi ve gücü, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olacak. Bizim için dünyadaki hiçbir parlamento, yetkileri itibariyle kuvvetlendirilmeyi, Gazi Meclis’imiz kadar hak edemez. Çünkü yüce Meclisimiz, sadece hukuksal manada bir meclis değildir. Millî Kurtuluş Savaşımızı örgütleyen, ve yeni bir milli devlet inşa eden, kurucu gücün ve ruhun adıdır. Bu güç ve ruh, tarihin kırılma anlarında kendini yeniden gösterir. Nitekim, bunun en yakın örneğini, 15 Temmuz hain darbe girişiminde yaşadık. İşte bu nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, kuvvetler ayrılığı ilkesinin, güçlü bir şekilde sağlanması için çok büyük öneme sahip olan, Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri, Hâkimler Savcılar Kurulu, Sayıştay, Yüksek Seçim Kurulu, YÖK’ün yerine kurulacak olan, Türkiye Yükseköğretim Kurumu, ve RTÜK üyelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, nitelikli çoğunluk ile seçilmeleri sağlanacak. Böylece bu kurumların, demokratik meşruiyeti sağlamlaştırılacak, ve tarafsızlıkları şüpheden arındırılacak.

Demokrasimizin en önemli ayaklarından biri de yerel yönetimlerdir. Mevcut sistemde, belediyelerimiz üzerinde, ağır bir vesayet oluşturulmuş durumda. Kent sakinlerimizin seçtiği yöneticilerin de, “Seçilmiş” olduğu gerçeği yok sayıldı, belediyelerin, alt yapı yatırımları için borçlanmalarındaki onay yetkisi, Cumhurbaşkanı’na verildi. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanıyla ilgili düzenlemelerde, Cumhurbaşkanı kararı aranır oldu. Hatta, Belediyelerin, Cumhurbaşkanı’nın uygun gördüğü STK’lar ve vakıflar dışında kalan kurumlarla, ortak proje ve çalışma yapması bile engelleniyor. Garabete bakar mısınız? Bizim için, Belediye Başkanları da, ilgili kentlerin seçilmiş yöneticileridir. Belediyelerin hayati kararlarının, Cumhurbaşkanı tarafından alınması, 84 milyon vatandaşımızın, yerel seçimlerde ortaya koyduğu iradeyi hiçe saymaktır. İşte o nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, Merkezi yönetimle, yerel yönetimler arasındaki yetki dağılımı, iktidar ve muhalefet belediyesi ayrımı olmadan, milli iradeye saygı duyulacak şekilde düzenlenecek.

"Kuvvetler ayrılığı, her türlü vesayetin önüne geçebilecek en büyük bariyerdir"

3’üncü ilkemiz: Kuvvetler Ayrılığı ve Güçlü Denetim. Bizim için hiçbir gücün vesayeti kabul edilemez. Çünkü askerî ya da sivil, vesayetin olduğu yerde, milletin iradesine saygı olmaz, demokrasi olmaz, Anayasal denetim olmaz. Nitekim, Kuvvetler ayrılığı, her türlü vesayetin önüne geçebilecek en büyük bariyerdir.

O nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, devletin veya siyasetin hiçbir kurumu, Anayasa ve yasalardan aldığı yetkiyi aşarak, başka bir kurum üzerinde vesayet kuramayacak. Ülke üzerinde vesayet kurma heveslisi olan bütün kişi ya da kurumların, hevesleri kursaklarında kalacak ve Türkiye’de vesayet dönemleri artık son bulacak.

"Merkez Bankası Başkanı, Bakanlar Kurulu tarafından 5 yıllığına atanacak"

Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin ülkemizde yol açtığı ekonomik sorunların kaynağında, Cumhurbaşkanlığı vesayeti kaynaklı keyfiyet ve denetimsizlik yatıyor. Ekonomi yönetimindeki kritik kurumlar, bu anlayışla işlevsiz hale getirildi. Bu durum, uluslararası finans ve yatırım çevrelerinde, güvensizliğe ve ekonomik kırılganlığa neden oldu. Bize göre, bağımsızlığı tartışılan bir Merkez Bankası, ekonomimiz için büyük bir risktir. Bu nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ile, Merkez Bankası’nı müdahalelere kapatacağız. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını zedeleyecek hiçbir uygulama ve düzenlemeye, müsaade edilmeyecek. Politika araçlarını ve tüm enstrümanlarını bağımsız olarak kullanabilecek. Merkez Bankası Başkanı, Bakanlar Kurulu tarafından 5 yıllığına atanacak.

Ayrıca; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurumu, Rekabet Kurumu, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Enerji Piyasası Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu gibi, devlet işleyişinde kritik öneme sahip olan kurumlarımız, idari ve mali özerkliğe sahip kurumlar olacak. En az, yüzde 25 oranında kadın üyelerden oluşacak bu kurulların, başkan ve üyeleri, en fazla iki defa olmak üzere, dört yıllığına Bakanlar Kurulu tarafından atanacak.

"Keyfiyetle yapılan ödenek üstü harcama uygulamasına son verilecek"

Bir ülkenin hazinesinin asıl ve tek sahibi millettir. Bu gerçek ışığında, milletin hazinesinin nasıl kullanılacağına karar verecek tek merci de, doğal olarak Milletin Meclisi’dir. Bu nedenle, bütçenin yapımı ve denetlenmesi, demokratik rejimlerde parlamentoların en önemli yetkilerindendir. Ne var ki, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde, Meclisimizin bütçe konusunda sahip olduğu yetkiler, büyük oranda budandı. Cumhurbaşkanı’nın seçilmiş olduğu sıkça işlenirken, Meclisin de seçilmiş olduğu gerçeği göz ardı edildi. Gelinen noktada ise, Meclisimizin, Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan bütçeyi reddetme yetkisi, fiilen kalmadı. Çünkü, meclisin bütçeyi reddetmesi durumunda, Cumhurbaşkanlığı, geçici bütçeyle, bir önceki yılın bütçesinde yeniden değerleme oranında artışla yoluna devam edebiliyor. Demokratik hukuk devletinin önemli göstergelerinden biri, vatandaşların, seçtikleri vekiller aracılığıyla, devlete verdikleri vergilerin, ne şekilde harcanacağını denetleme hakkıdır. İşte o nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Milleti adına, bütçenin kabulü ve denetiminde etkin hale gelecek. Keyfiyetle yapılan ödenek üstü harcama uygulamasına son verilecek.

"Milletin parasını harcarken sığınılan, “Ticari Sır” saçmalığına son verilecek"

Ödenek üstü harcama ihtiyacının ortaya çıkması halinde, Bakanlar Kurulu, meclise ek bütçe kanun tasarısı sunacak.  İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ile, kamu yönetiminde güçlü denetimi hedefliyoruz. Bu çerçevede, yolsuzlukla mücadelede başarı için; Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde yoğunlukla görülen, kamuda denetimsiz alanlar oluşturma uygulamalarına, derhal son verilecek. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, birçok kurum ve harcama, Sayıştay denetiminden çıkarıldı. Sayıştay artık kamu kurumlarında hakkıyla denetim yapamıyor. Türkiye Varlık Fonu’nun göstermelik denetimi, buna ilginç bir örnektir. Oysa, demokratik bir hukuk devletinde, hükûmetin bütün harcamaları, şeffaf ve denetlenebilir olmak zorundadır. İşte bu nedenle; iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, Sayıştay’ın denetim yetkileri artırılacak. Hükûmetin bütün harcamaları, istisnasız olarak, Sayıştay denetimine açık olacak. Harcamaların nerelere ve ne miktarda yapıldığı, şeffaf bir şekilde, Sayıştay tarafından incelenecek. Milletin parasını harcarken sığınılan, “Ticari Sır” saçmalığına son verilecek.

Bunların haricinde; Türk Denetim Yasası acilen hayata geçirilecek. Böylece, Bakanlıkların ve Genel Müdürlük denetim elemanlarının, Anayasal ve yasal güvence altında, görevlerini tarafsız, bağımsız ve sağlıklı bir biçimde, yerine getirebilmeleri sağlanacak. Aynı zamanda, denetim birimlerinin, ortak etik ilkelerinin, raporlama standartlarının, olaylara yaklaşımlarının, doğru ve yanlış algılamalarının, aynı düzleme oturtulacağı bir hukuki zemin oluşturulacak.

"Bağımsız ve tarafsız yargı, her vatandaşın sahip olduğu en büyük teminattır"

İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’in 4’üncü ilkesi: Hukukun Üstünlüğü ve Tam Bağımsız, Tarafsız Yargı’dır.

Çünkü bize göre, bağımsız ve tarafsız yargı, Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşının sahip olduğu en büyük teminattır. O nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, Milletimizin her bir ferdi, şerhsiz şartsız, kanun önünde eşit olacak. Suç işlediği takdirde, bağımsız ve tarafsız yargı önünde, hukukun üstünlüğü prensibi uyarınca, adilce yargılanacak. Hiçbir suç cezasız kalmayacak, ama bu ülkenin hiçbir vatandaşı da, sahte delillerle, kişiye özel suç icat edilip, cezalandırılamayacak. “Geç gelen adalet, adalet değildir” prensibi ışığında, ceza yargılamasında, soruşturma evresinin daha etkin, güvenilir ve hızlı olmasını sağlamak adına, yalnızca soruşturma evresinde görevli olmak üzere, Adli Kolluk Sistemi kurulacak.

"Adil yargılama için hâkim teminatı bir mecburiyettir"

Adil yargılama için hâkim teminatı bir mecburiyettir. Çünkü adil yargılama, ancak bağımsız ve tarafsız mahkemeler eliyle yapılabilir. Bağımsız ve tarafsız mahkeme de, ancak hâkiminin bağımsız ve tarafsız olmasıyla mümkündür. O nedenle, Yargı Bağımsızlığının ilk şartı da, hâkim teminatının sağlanmasıdır. Mevcut sistemde, Cumhurbaşkanı ve bakanlar, birçok hukuksuzluğa seyirci kalıyor. Yürütme organı, siyasi demeçleriyle, tutuklama ya da serbest bırakma kararları üzerinde, açıkça etkili oluyor. Böyle hukuk olmaz. Adalet böyle sağlanamaz. Türkiye bu adaletsizliği daha fazla taşıyamaz. İşte o nedenle, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, Türkiye, bu utançtan kurtulacak. Anayasaya, hâkim ve savcıların coğrafi teminatını sağlayan hüküm konulacak. Aynı zamanda, Hâkim ve Savcılar Kurulunun yapısı ve üye atama sistemi de değiştirilecek. Mevcutta, Hakim ve Savcılar Kurulu açıkça yürütmenin etkisi altına giriyor. Çünkü üye seçimlerinde inisiyatif, partili Cumhurbaşkanı ve partisinin elinde. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem’de, Hâkim ve Savcılar Kurulu, en az 5’i kadın olmak üzere, 15 üyeden oluşacak. Adaylar, yargı kurumlarımız, barolar, üniversiteler tarafından önerilecek, ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, üye tam sayısının en az 3’te ikisinin oyuyla seçilecek. HSK üyeleri, bir kez seçilecek ve görev süreleri 5 yıl olacak. Adalet Bakanı, ya da onun adına Adalet Bakanı Müsteşarı, kurulun gözlemci üyesi olarak toplantılara katılabilecek. HSK Başkanı, kurul tarafından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyuyla seçilecek.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *