ANASAYFA arrow right Güncel

Kız çocukları şiddet, istismar ve küçük yaşta evliliklere karşı savunmasız

Kız çocukları şiddet, istismar ve küçük yaşta evliliklere karşı savunmasız
YAYINLAMA: 02 Aralık 2021 / 21.26
GÜNCELLEME: 02 Aralık 2021 / 21.26
“Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığının sokakta, evde, işte derste yani yaşamın her alanında yeniden üretildiği ve yaşandığını Türkiye’de, kadına ve çocuğa karşı şiddetin, istis-marın ve cinayetlerin her geçen gün katlanarak korkunç boyutlara ulaştı”

Eğitim Sen Gaziantep Şube Kadın Sekreteri Elif Söyleyici, “4+4+4 eğitim sistemi ile derinleşen toplumsal cinsiyet farklılığından kaynaklanan eşitsizlikler pandemi dönemi ile birlikte, daha da ağırlaştı. Tarihsel ve toplumsal açıdan dezavantajlı olan kız çocuklarının okulu bırakma riski ve okula dönmeme olasılıkları bu dönemde daha da arttı. Kız çocuklarının okuldan, ekonomik ve toplumsal yaşamdan koparılması, onları toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle her türlü şiddete, istismara ve çocuk yaşta evliliklere karşı savunmasız hale getirildi” dedi.
Sorgulamayan, itaatkâr bireyler yetiştirilmesi amaçlanıyor
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığının sokakta, evde, işte derste yani yaşamın her alanında yeniden üretildiğini ve yaşandığını Türkiye’de, kadına ve çocuğa karşı şiddetin, istismarın ve cinayetlerin her geçen gün katlanarak korkunç boyutlara ulaştığı tespitini yapan Söyleyici, “Cinsiyet eşitsizliğinin yoğun bir şekilde yaşandığı bu okullarda, genç kadınlar kadın işi olarak değerlendirilen çocuk bakımı, moda tasarımı gibi alanlara yönlendirilmekte, kendilerine anne ve eş gibi kalıp roller dayatılıyor. İmam hatip liselerinde ise devletin din eğitimini kendi tekeline alan yaklaşımının sonucu olarak, verilen eğitimi sorgulamayan, itaatkâr bireyler yetiştirilmesi amaçlanıyor” ifadelerini kullandı.
Müfredatlar şiddetin ve cinsel
istismarın önünü açıyor

Söyleyici, “Geleneksel kadınlık rollerini İslami kurallar ile meşrulaştırmaya çalışan Millî Eğitim Bakanlığı, eğitimin en önemli unsuru olan ders kitaplarıyla, aile yaşamını kutsayan ve kadını yok sayan politikaların sürdürücüsü oluyor. Eğitim müfredatı eleştirel düşünceyi engelleyerek sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemekte, kız çocuklarına ve kadınlara dayatılan geleneksel yaşam biçimi eğitim müfredatı ile yeniden üretiliyor. Tekçi, gerici, cinsiyetçi müfredat ile ayrımcılık derinleşiyor, cinsel yönelim farklılıkları da yok sayılıyor. Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların geleneksel rol kalıpları ile yetiştirilmesine yönelik müfredatlar şiddetin ve cinsel istismarın da önünü açıyor” tespitini yaptı.

Katledilen hayatlardan birinci dereceden sorumlular

Millî Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu’nun ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ politikalarından vazgeçmesinin, eğitim müfredatının toplumsal cinsiyet normlarını yaratmaya ve yeniden üretmeye katkıda bulunan yapısının, kadın ve çocuğu koruyan uluslararası sözleşmelerin uygulanmamasının ve iktidarın kadın kazanımlarını daraltan politikalarının birer sonucu olduğunu kaydeden Söyleyici, “Bilinmelidir ki, toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayanlar; vakıf, dernek ve cemaatlerle protokol imzalayanlar; kadın cinayetlerinden, kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetten; çocuk istismarı vakalarından, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkları nedeniyle katledilen hayatlardan birinci dereceden sorumlu” açıklamasını yaptı.
İstanbul Sözleşmesi iptal edilerek, etkin bir biçimde uygulanmalı
Eğitim Sen Gaziantep Şubesi Kadın Sekreteri Elif Söyleyici, konuşmasını şöyle bitirdi. “Siyasi iktidar, Millî Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla uluslararası sözleşmelere atılan imzaların gereğini yapmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi tüm kademelerde ve üniversitelerin tüm bölümlerinde ders olarak okutulmalı. Eğitim öğretim müfredatı, cinsiyet eşitliği perspektifi esas alınarak yeniden düzenlenmeli. Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalı, cinsiyet eşitliğinin esas alındığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği, ayrımcılık ve mobbing başlıkları hizmet içi eğitim konuları haline getirilerek tüm eğitim emekçilerinin bu eğitimleri alması sağlanmalı ve İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilerek, sözleşme etkin bir biçimde uygulanmalı.” Hüseyin Karataş

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *