1960’lı yıllarda bu sayı 100-150’ye geriledi. Bugün ise 15-20 dolayında el tezgahı bulunuyor.
Kilimin hammaddesi olan öküz, deve, at, koyun yünü, keçi kılı artık kullanılmıyor. Kalan üç beş tezgahta akrilik iplikten yapılan kilimler turistik eşya satıcılarının tezgahını süslüyor. Kilimlerde ilkel boyaların artık kullanılmadığını söyleyen Turgay Batmaz, “Siyah, mavi, yeşil, çehre sarısı, ceviz kabuğu, cevizi boz, soğan kabuğu, sumak kabuğu, ilkel boyalar yerine kazanlarda kaynatılarak elde edilen akrilik iplere bıraktı. Eski sistemle yapılan kilimcilik tamamı ile bitti diyebiliriz. Köylerde ve ek gelir olsun diye evlerin bir bölümünde yapılan kilimlerin satışını yapıyoruz. Ancak bu kilimlerde kullanılan ip doğal boyalarla boyanmadığı için eski havayı yansıtmıyor” dedi.
El tezgahlarında dokunan kilimlerin kullanımından çok görüntü amaçlı olduğunu belirten Batmaz, “El dokuması kilimler artık bağ evlerinde, şark köşelerinde ya da duvarlarda kullanılmaya başlandı. Son birkaç yıldan bu yana özellikle kafeler otantik bir hava oluşturmak için kilimlere ilgi göstermeye başladı. Önceki yıllarda kente gelen turistler ve yurtdışından gelen hemşerilerimiz hediyelik eşya olarak alırlardı. Bu yıl piyasadaki aşırı durgunluk, şehre gelen turist sayısında azalma var. Satışların büyük bir bölümünü kilimler oluştururken, bunların fiyatı 8 ile 10 milyon TL arasında değişiyor” şeklinde konuştu.