ANASAYFA arrow right Güncel

Kadın cinayetlerine göz yummamalıyız

Kadın cinayetlerine göz yummamalıyız
YAYINLAMA: 28 Haziran 2020 / 20.36
GÜNCELLEME: 28 Haziran 2020 / 21.23
Gaziantep Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Bengisu Kargıner, hem dünyada hem Türkiye’deki araştırmaların kadınların evlerinde dahi büyük tehlike içinde olduklarına işaret ettiğini söyledi

Kargıner, “Kadın cinayetlerinin önüne geçmek için insanları eğitmeli, kadınları gerçekten korumalı ve devlete güvenebileceklerini göstermeliyiz. Her tecavüzcü, her şiddet uygulayan elini kolunu sallaya sallaya sokakta dolaşırken, kadınlarımız faillerinin bulunamayacağını, araştırılmayacağını düşündüğünden öleceğini düşünürken bile kendi kanlarıyla faillerinin adını yerlere yazarken, hiçbir tedbir, hiçbir koruma hakkıyla uygulanmayan ülkemizde kadın cinayetlerini durdurmak mümkün değil. Kadın cinayetlerini durdurmak için birlik olmalıyız. Anayasamızı, kanunları, tarafı olduğumuz milletler arası anlaşmaları gereği gibi uygulamalı, cinayete göz yummamalıyız” ifadelerini kullandı.

Kadınlar, evlerinde tehlike içerisinde olabilirler

“Hem dünyada hem Türkiye’deki araştırmalar kadınların evlerinde dahi büyük tehlike içinde bulunabileceklerini işaret ediyor” diyen Kargıner, “Ülkeler yeni yasa tasarıları ve 7/24 açık çağrı paketleri uygulamalarına başvururken Türkiye’de henüz ek ve acil bir önlem paketi yayınlanmadı. Dünyada ve Türkiye’deki duruma bakılacak olursa Koronavirüs günlerinde kadınları şiddetten korumanın yeni yollarının bulunması ve bu kriz çerçevesinde sosyal ve ekonomik yardımlar tasarlanırken kadınların da ayrıca düşünülmesi gerektiği anlaşılıyor” şeklinde açıklama yaptı.

Ev içi şiddet ve kadına yönelik şiddet toplumun kanayan yarası

Ev içi şiddetin toplumun kanayan yarası olduğunu söyleyen Kargıner, “Koronavirüs salgını bizlere evlerin kadınlar için ne kadar tehlikeli yerler olduğunu, güvenli ve korunaklı olarak kodlanan ailenin aslında kadınların ve çocukların şiddete maruz bırakıldığı kurumlar olduğunu yeniden hatırlattılar. Pandemi sürecinde kadınlara yönelik şiddetin arttığını vurgulayan haberler, kaçınılmaz şekilde kadına yönelik şiddetin salgından ötürü arttığına dair bir algı yarattı. Kadınların şiddet uygulayan erkek ile bir anda evde yalnız kalmaya başladığı doğru. Salgın nedeniyle şiddet uygulayanla birlikte eve kapanan kadınlar, 24 saat boyunca ev içi şiddete maruz kalabildikleri bir sürece girdiler. Ancak bu durum salgın öncesinde bu kadınların şiddete maruz kalmadıkları, şiddetin yeni başladığı anlamına gelmiyor” diye konuştu.

Sağlık Bakanı tarafından Türkiye’de koronavirüsün ilk defa 11 Mart tarihinde görüldüğünün açıklandığını hatırlatan Av. Kargıner, “Platformun kadın cinayetlerine yönelik yayınladığı Mart ayı verilerine göre ise Mart ayı içinde 29 kadın cinayeti işlendi ve 9 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Bu cinayetlerin 20’si, evden çıkmama çağrılarının yapıldığı 11 Mart tarihinden, 31 Mart’a kadar olan 20 günlük süre içinde gerçekleşti. İşlenen kadın cinayetlerinin 18’i kadınların evlerinde gerçekleşti. Bunun yanı sıra tespit edilen bilgilere göre bu kadınlardan 9’u evli oldukları, 5’i birlikte oldukları erkek, 4’ü tanıdık/akraba, 2’si eskiden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i babası, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i ise kardeşi tarafından öldürüldü” tespitini yaptı.

Kadınlara gerçek birer çözüm gerçek birer güvence verilmesi şart

Gaziantep Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Av. Bengisu Kargıner, konuşmasını şu cümlelerle bitirdi: “40 ilde Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi- ŞÖNİM'lerden alınan bilgilere göre, sığınma evlerinde şiddet tehdidi altında bulunan kadınlar dışında yeni başvuru kabul edilmemekte. Örneğin kapasite sıkıntısı yaşandığı için yalnızca barınma talep eden kadınlar sığınma evine kabul edilemiyor. Can güvenliği tehdidi olup olmadığının kanıtı olarak darp raporu talep edildiğini biliyoruz. Halbuki 6284 Sayılı Kanun gereğince kanıt talep edilemez. Ayrıca yönetmelikte sığınaklar ‘Fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik ve sözlü istismara veya şiddete uğrayan kadınların, şiddetten korunması, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarının çözülmesi, güçlendirilmesi ve bu dönemde kadınların varsa çocukları ile birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri’ yerler olarak tanımlanmaktadır. Açıklamadaki bir diğer bilgi ise sığınağa kabul edilmeyen kadınların 6284 Sayılı Kanun kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesis, yurt veya benzeri yerlerde geçici olarak “misafir” edildiği yönünde. Bu sorunların bir an önce ivedilikle halledilmesi ve kadınlara gerçek birer çözüm gerçek birer güvence verilmesi şart.” Fatma Karabacak

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *