ANASAYFA arrow right Ekonomi

Hane halkları, dengeli ve yeterli beslenememe riskiyle karşı karşıya

Hane halkları, dengeli ve yeterli beslenememe riskiyle karşı karşıya
YAYINLAMA: 25 Ekim 2020 / 19.35
GÜNCELLEME: 28 Ekim 2020 / 20.51
Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Onur Aydın, “Pazar el yakıyor, asgari ücret eriyor” ifadelerini kullanırken, “Artan işsizlik ve gıda zamlarıyla birlikte alım gücü düşen hane halkı dengeli ve yeterli beslenememe riskiyle karşı karşıya” uyarısında bulundu.

Aydın, “Tüm dünyada gıda enflasyonu düşme eğilimindeyken Türkiye'de gıda fiyatlarının artmasının iki temel nedeni var. Birincisi tarım ve gıda politikalarında yapılan yanlışlar ve eksiklikler nedeniyle temel gıda ürünlerinde ithalat bağımlısı hale gelmemiz, ikincisi ise paramızın diğer para birimleri karşısında değer kaybı” dedi.

Eylül ayında fiyatı en çok artan ilk 10 üründen 7’si gıda ürünleri

Tüketici Fiyat Endeksi’nin Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,75 artış gösterdiğini, Eylül ayında fiyatı en çok artan ilk 10 üründen 7’sinin gıda ürünleri olduğunu anlatan Aydın, “TÜİK verilerine göre yurttaş, son bir yılda yine gıda ürünlerine gelen yüksek zamlarla karşı karşıya kaldı. 2019 yılının Eylül ayı ile kıyaslandığında bulgur, pirinç, makarna, yumurta gibi her mutfakta bulunan temel gıda ürünlerine gelen zamlar çift haneli rakamları buldu. Pirinç yüzde 13.89 zamlanırken bulgurun fiyatı, yüzde 19.68 arttı. Yumurtada yaşanan artış ise yüzde 30’u geçti. Mercimekte yaşanan fiyat artışı yüzde 48 olurken, kuru fasulyeye gelen zam yüzde 35’in üzerinde” açıklamasını yaptı.

Asgari ücretli açlık sınırında yaşıyor

Aydın, 2010 yılında asgari ücretle yaklaşık 500 kg soğan alınabilirken 2020 yılında 250 kg soğan alınabildiğini açıklarken, “10 yılda kuru gıda da alım gücü yarı yarıya azaldı. Asgari ücretli açlık sınırında yaşıyor. Tarım ve gıda politikalarında uzun vadeli programlar uygulanmaması, tarımsal ekonominin yerine inşaat ve rant ekonomisinin desteklenmesi sonucu bu duruma geleceğimiz belliydi. Sivil toplum odalar ve bağımsız her kesimden yükselen seslere kulak tıkayanlar günümüzde yaşanan açlık, yetersiz beslenme ve gıda egemenliği sorunlarının baş aktörü” tespitini yaptı.

“Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 28. 29. ve 30. maddelerinin gıdaya yönelik ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı düzenlemelerin Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla geri çekildiğini kaydeden Aydın, “Bu kanun değişikliği esas bakımından odamız tarafından da desteklenen bir değişiklik olmakla birlikte toplumun geniş kesimlerince sansüre yol açabileceği endişesi barındırıyordu. Yasa teklifinin 28. Maddesinde 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 3. Maddesinin birinci fıkrasına 79’uncu bent olarak yanıltıcı yayın tanımlamasıyla “her türlü yazılı, görsel, işitsel ve dijital iletişim araçları üzerinden yapılan ve ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar” maddesi eklenmişti. Torba yasadan son anda çıkarılan madde ile sansür ihtimali ortadan kalktı fakat halkı yanıltıcı yayın yapan, TV’lerde her derde deva olarak satılan gıdalar konusunda bir düzenleme getirilmesi gıda güvenliği bakımından halen elzem bir ihtiyaç” ifadelerini kullandı.

Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep İl Temsilcisi Onur Aydın, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Yasa taslağında neyin yanıltıcı yayın olduğuna karar verecek olan kurulda temsiliyetin nasıl olacağı ve kurulun bağımsızlığının nasıl sağlanacağı net değildi, yani yasa tasarısı temelde doğru bir konuya yönelirken usul bakımından eksiklikler içerdiği; hızlı ve özensiz hazırlandığı için sivil toplumun tepkisini çekti. Odalardan sivil toplum kuruluşlarından ve paydaşlardan habersiz kapalı kapılar arkasında hazırlanan bu tip düzenlemeler gıda güvenilirliği ve kamu sağlığı için tehdit unsuru barındırmaktadır. Bu konudaki kaygıları gidermek ve düzenlenecek oluşuma güven sağlamak için, yanıltıcı yayının değerlendirme süreci hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde tanımlanmalı ve bilimsel içerikli yayınların, ilgili meslek odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının görüş ve önerilerinin önünü kesecek sansür boyutuna ulaştırılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki şu an var olan bilgi kirliliği ortamının tek nedeni yasal düzenleme eksikliği değil; topluma sürekli ve bilimsel temelli bilgi aktaran, toplum nezdinde güvenilirliği olan bir kurum veya kurulun yokluğudur.” Hüseyin Karataş

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *