ANASAYFA arrow right Sağlık

Gürültü, sağlığı olumsuz yönde etkileyen bir çevresel etmendir

Gürültü, sağlığı olumsuz yönde etkileyen bir çevresel etmendir
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 05.23
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 05.23
Ufuk Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Aytül Çakmak, “Çevre kirliliğini önlemek için alınacak koruyucu önlemler başlangıçta pahalı görünürse de sonradan bozulan çevrenin düzeltilmesi için yapılacak olan çabaların maliy
Ufuk Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Aytül Çakmak, “Çevre kirliliğini önlemek için alınacak koruyucu önlemler başlangıçta pahalı görünürse de sonradan bozulan çevrenin düzeltilmesi için yapılacak olan çabaların maliyeti daha fazladır. Çevre sağlığı birçok meslek grubunun ekip hizmeti sunmasını gerektiren önemli bir sağlık sorunudur. Toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve bu yönde eğitilmesi sorunun çözümünde en etkin rolü oynayacaktır. Sorun hepimizindir. Çözümü de bizlerdedir” dedi.
Ufuk Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Çakmak, 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftasında, insan-çevre ilişkisine dikkat çekti. Çevreyi kişi üzerindeki dış etkilerin bütünü olarak tanımlayan Çakmak, açıklamasında insan-çevre ilişkisinin zaman içinde farklı boyutlarda devam ettiğini belirterek çevre kirliliğinin boyutlarını inceledi.
Elektrik üretiminde kömür ve petrol kullanılması dolayısıyla ortaya çıkan kükürt dioksit gazının tehlikesine dikkat çekerek, “Kükürt dioksit havadaki su ile birleşerek sülfüroz asit daha sonra sülfürik asit oluşturur. Sülfürik asidin atmosferde belli bir yoğunluktan fazla bulunması asit yağmurlarına neden olur. Asit yağmurları tarımdaki verimliliği azaltarak insan sağlığına indirekt etki yapar. Kükürt dioksidin atmosferde fazla bulunması insanlarda solunum yollarının epitelini zedeler, ayrıca gözde yanma ve kaşıntıya sebep olur” dedi.
Prof. Dr. Çakmak, İnsanoğlunun ısınma ihtiyacı için ağaç, petrol ürünleri, doğalgaz, kömür kullandığını bunun sonucunda karbondioksit ve karbonmonoksit gazının atmosfere salındığını ifade ederek, “Orman katliamları sonucunda ormanların atmosfere atılan karbondioksiti bağlama kapasitesi azalmıştır. Orman katliamından önceki düzeyine ulaşabilmesi için kişi başı yaklaşık 5 bin ağaç dikilmesi gerekir. Her yıl atmosfere 147 milyar ton karbondioksit atılmaktadır. Oysa dünyadaki bütün bitkilerin karbondioksit bağlama kapasiteleri 129 milyar tondur. 18 milyar ton karbondioksit atmosferde birikmektedir. Sadece araba egzozlarından günlük olarak 200 bin ton, yılda ise 80-100 milyon ton karbonmonoksitin havaya verildiği tahmin edilmektedir. Karbon monoksitin havadaki yoğunluğuna bağlı olarak kişide baş ağrısı, huzursuzluk, görme bozukluğu, kişilik değişikliği, paralizi ve sonunda ölüme kadar giden belirtiler gösterir” açıklamasında bulundu.
Dünya nüfusunun artmasıyla ivme kazanan su kirliliğinin altını çizen Prof. Dr. Çakmak, “Suyun biyolojik etkenlerle yani hastalık yapıcı bakterileri virüsler, parazitler ve diğer organizmalarla kirlenmesi sonucu özellikle az gelişmiş ülkelerde hastalıklar ve ölümler görülmektedir. Kirli sularla tifo, kolera, kolera, çocuk ishalleri, amipli ve basili dizanteri, diğer barsak enfeksiyonları bulaşabilir. Kirli su bazı salmonella ve şigella enfeksiyonlarıyla amibiyazisin bulaşmasında doğrudan rol oynadığı gibi, malarya filaryazis ve şistozomiyazisin bulaşmasında da dolaylı rol oynar. Ayrıca Hepatit-A virüsü da kirli sularla bulaşır ve salgın yapar. İçinde fazla miktarda nitrat bulunan sular methemoglobinemiye yol açar. Son yıllarda deterjanlar önemli su kirleticilerdendir. Deterjanlarla kirlenmiş suları içenlerde mide ağrısı ve sindirim güçlüğü görülmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
1950 yılında keşfedilen Kloroflorokarbon gazının birçok alanda kullanıldığını ancak bu gazın atmosferdeki ozon tabakasını incelttiğini aktaran Çakmak, “Bunun sonucunda ultraviyole ışınlarının etkisi artmış ve bu da deri kanserlerinin artmasına neden olmuştur” dedi. Gürültünün de insan sağlığına olumsuz etkileri bulunduğunu bildiren Prof. Dr. Çakmak, “85 desibelden yüksek gürültü geçici ve kalıcı sağırlığa neden olur. Kalp vurum sayısı değişir, pupillalar genişler ve psikolojik gerginliğe yol açar. Dikkatin dağılmasına neden olur. İyilik duygusunu ortadan kaldırır. Bütün bu nedenlerle sağlık ve iş verimini olumsuz yönde etkileyen önemli bir çevresel etmendir” ifadelerini kullandı. Öte yandan Prof. Dr. Çakmak, arsenik, kadmiyum, cıva, kurşun, çinko gibi ağır metallerin çok ciddi sağlık problemleri doğurduğunu söyledi.
İnsanların kendileri için konforlu ortamlar yaratmak adına çevreye zarar vererek sağlıklarını riske attıklarını kaydeden Çakmak, açıklamasını şöyle sonlandırdı:
“Sanayinin ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte dünyanın üstesinden gelemeyeceği oranda atık oluşmakta ve bu da dünyanın dengesini bozmaktadır. Bu oldukça çelişkili bir durumdur. Çevre kirliliğini önlemek için alınacak koruyucu önlemler başlangıçta pahalı görünürse de sonradan bozulan çevrenin düzeltilmesi için yapılacak olan çabaların maliyeti daha fazladır. Çevre sağlığı birçok meslek grubunun ekip hizmeti sunmasını gerektiren önemli bir sağlık sorunudur. Toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve bu yönde eğitilmesi sorunun çözümünde en etkin rolü oynayacaktır. Sorun hepimizindir. Çözümü de bizlerdedir.” ANKA
Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *