90’larda yaşadığımıza benzer bir kırılma yaşıyoruz
“Türkiye’de girişimciliğin tarihi oldukça eskiye dayansa da kavram bu günkü anlamıyla 1990’ların ortalarında hayatımıza girdi” diyen Çelik, “Özelleştirme sonucunda çok sayıda nitelikli insan işsiz kalınca bu nitelikli insanları ekosistemin içinde tutmak amacıyla kamu kurumları tarafından girişimcilik destek programları uygulamaya konuldu. O programlar zaman içerisinde birçok değişikliğe uğrayarak bu günlere geldi. Şimdi sadece Türkiye’de değil tüm dünyada tamda 90’larda yaşadığımıza benzer bir kırılma yaşıyoruz” tespitinde bulundu.
Küçük ve ortaklı girişimler hiç olmadığı kadar popüler olacak
Korona sürecinin dijitalleşmeyi, dijitalleşmenin de nitelikli işgücü işsizliğini beraberinde getirdiğinin altını çizen Çelik, “Örneğin çok iyi bir lojistik operasyon sorumlusu bu alanda geliştirilen süreç yönetim yazılımları kadar verimli olamayacağı için işini kaybetme riski ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu kritik dönemeçte bu nitelikli iş gücünü kaybetmek ile ekosisteme katmak arasında girişimcilik destek programlarını dönüştürerek yeniden gündeme almalıyız. Üzerimize doğru hızla gelen yeni dünyada maaşlı çalışma cazibesini önemli ölçüde yitirecek. Her ne kadar işsiz kalma riskini minimize etmek için kamu personeli olma fikri gençler arasında popüleritesini korusa da bu hem kamu hem gençler açısından orta vadede sürdürülebilir bir seçenek olmaktan çıkacaktır. Gelecek yılla birlikte küçük ve ortaklı girişimler hiç olmadığı kadar popüler olacak” şeklinde konuştu.
Panama Danışmanlık Proje Koordinatörü Serap Çelik, konuşmasını şu şekilde bitirdi: “Yeni döneme girerken hem genç girişimcilerin hem de devlet tarafından onları desteklemek için geliştirilen modellerin (melek yatırımcılar bu bahsin dışında olduğu için burada bahsetmiyoruz) değişimi kaçınılmazdır. Devlet açısından en büyük sorunu işsizlik olan bir ülke olarak mevcut girişimcilik desteklerine ek modellerin geliştirilmesi kalkınma planlarında bölgesel girişimcilik stratejilerinin yeniden belirlenmesi hayati önem taşımaktadır. Bin kişinin çalışacağı bir fabrikayı desteklemektense yanında 3 kişiyi çalıştıracak bin yeni girişimci adayını desteklemek daha az maliyetli ve çok daha akıllıca bir yöntemdir. Bilmeliyiz ki herkese istediği işi bulamayız ama herkese kendi işini kurabileceği bir yol çizebiliriz. Genç girişimciler ise doğru işi belirlemek, gerekli zaman emek ve maddi yatırımı yapmaktan korkmamalılar. Girişimciliği kendi işimin patronu olacağım algısından çıkarıp çok çalışıp kendine ve başkalarına değer yaratacağı bunun sonucunda da ekonomik refah elde edeceği bir kazan kazan formülü olarak görmelidir. Genç girişimciler kendine şu soruyu sormalıdır; Orta segment bir işe girip ortanın az üstü bir araba aldığımda en az 10 yıllık bir borçlanma ile karşı karşıya kalıyorken neden o yatırımı daha az riskle kendi işime yapmaktan korkayım? Bu sorunun cevabını verdiğinde girişimcilik için ihtiyaç duyduğu cesareti de bulmuş olacak.” Hüseyin Karataş
RSS