ANASAYFA arrow right 20 Yıl Önce

Gaziantep bir kitapçı dükkanını taşıyamadı

Gaziantep bir kitapçı dükkanını taşıyamadı
YAYINLAMA: 06 Ocak 2023 / 11.36
GÜNCELLEME: 06 Ocak 2023 / 11.36
13.000 üniversite öğrencisi, 835 öğretim üyesi ve görevlisi, 1000’in üzerinde doktor, 350 mimar, 450 eczacı ve 590 avukat, 1000’in üzerinde mühendis ve binlerce işadamı ve sanayicinin yaşadığı nüfusu 1 milyona dayanan kentte kitap okuyan yok…

1998 yılında büyük ümitlerle açılan Sabah kitapçısı, kentte kitaba ve kitap okumaya olan ilgisizlik yüzünden, kepenk indirmek zorunda kaldı. Dönemin Valisi Muammer Güler açılışına katıldığında, “Gaziantep’e üç tane fabrika yaptırmaktan daha büyük hizmet ettiniz” diye duygularını ifade ettiği Sabah kitapçısı, Gaziantep’in gerçek anlamda ilk ve tek kitapçı dükkanıydı.

İçinde 30.000 tane kitap vardı

İçinde 30.000 civarında kitap bulunan, kitaptan başka hiçbir şeyin satılmadığı hoş bir mekanda, kitap severlere güzel bir ortamda kitap seçmenin sıcaklığını yaşatmak amacıyla özel olarak dekore ettirilen, projesini İstanbul’dan gelen seçilmiş mimarların hazırladığı ve 1998 yılında dekorasyon için 250.000 dolar harcanan Sabah kitapçısı, ilk günden itibaren Gazianteplilerden beklenen ilgiyi görmedi. Günde ortalama üç-dört civarında satılan kitapların bedeli, kitapçı dükkanının yaşamasına yetmediği gibi, geçen beş yıl boyunca büyük maddi zararlara neden oldu. Geçen zaman içinde insanların kitap almaya ve okumaya alışacağı günü beklemenin anlamsız bir karar olduğu ortaya çıktı.

Gerçek anlamda iyi kitapçı dükkanıydı

Gaziantep’te Sabah kitapçısı açılıncaya kadar gerçek anlamda bir kitapçı dükkanı yoktu. Kitap almak istediğinizde, birkaç kırtasiyeci dükkanının köşedeki tozlu raflarında yıllanmış, sayıları bir elin parmağını geçmeyecek kadar kitap bulunabilirdi. Sabah kitapçısı, İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra, Anadolu’da ilk kez Gaziantep’te açılmıştı.

Dekorasyona 250.000 dolar harcandı

Gaziantep dışına çıktığımızda, dostlarımıza, arkadaşlarımıza Gaziantep’te kitapçı dükkanı yok demeye utanıyorduk, Gaziantep’e öyle bir kitapçı dükkanı açmalıydı ki, her şeyi ile çok güzel, özel ve modern bir kitapçı olmalıydı. İnsanlar içeri girdiğinde kitap satın almasa bile saatlerce kitapları inceleyebilmeli, kitaplarla haşır neşir olmanın keyfini alabilmeliydi. Milyarlarca liralık dekorasyonla tıpkı Avrupa’daki kitapçılarda olduğu gibi bir iç mekan oluşturuldu.

Kitapçı dükkanının önündeki iki tane çiçeği bile kıskandılar

Bununla da yetinilmedi, Büyükşehir belediye başkanı Celal Doğan‘dan rica edilerek, kitapçı dükkanının önünün güzelleştirilmesi sağlandı. Sabah kitapçısının önünden gelip geçerken bir çoğunuzun dikkatini çeken güzel, küçücük bir yeşil alan oluşturuldu. Bina yöneticileri, aynı zamanda apartmanın önünün güzelleşmesini sağlayan bu mekanın sulanması için para vermeyeceklerini söyleyince, sulama işini de Sabah kitapçısı üslendi ve ayda 80-90 milyon yüklü su faturaları ödenmeye başlandı. Kitapçı dükkanının önüne böyle bir güzellik oluşturulmasını çekemeyenlerin, günlerce Büyükşehir Belediye başkanı Celal Doğan ve Genel Sekreter Sofuoğlu‘nu taciz ettiğini öğrendiğimizde çok kırılıp, üzüldük.

Satışların düştüğünü öğrendiğinde üzülüyordu

Kitaba, okumaya ilgiyi artırmak amacıyla, maddi fedakarlık da bulunarak çok ünlü isimler imza günü için davet edildi. Erdal İnönü, kitapçı dükkanının yaşatılmasını sağlamak amacıyla davetleri kırmayarak tam iki kez imza gününe katıldı. Her gelişinde satışların düştüğünü öğrendiğinde, büyük üzüntü duyduğunu ifade etti.

İmza günlerinde bile özel gayretlerle kitap satıldı

Sabah kitapçısının imza gününe gelenler arasında Gaziantep yazarlarından Özen Yula, Zeynep Göğüş ve Faruk Bildirici ile Nevval Sevindi, Fikri Sağlar, Emin Özgönül ve Tayfun Talipoğlu da vardı. İmza günlerinde de bir avuç kitapsever dışında hep zorlamalar ve özel gayretlerle birkaç kitap satılabildi. Gaziantep’te parası olan insanlar bir gün bile kitapçı dükkanına adım atmazken, İstanbul ve Ankara’dan gelen kitap dostu entelektüeller, Gaziantep’te açılmış bir kitapçı dükkanı yaşasın diye buradan kitap satın aldı. Bu kişilerden biri de her Galatasaray maçında Gaziantep’e gelen Türkiye’nin yetiştirdiği en renkli ve en önemli yazarlardan biri olan rahmetli Yavuz Gökmen’di.

En büyük desteği Celal Doğan ve eski valilerimiz verdi

Sabah kitapçısını beş yıl boyunca en çok aşındıranlar ne yazık ki kitap severler değil, fotokopi çektirmek isteyenler oldu, ama bir kitapçı dükkanında fotokopi makinası bulunması bize göre ayıp olacağı için onlar eli boş dönüyordu. Bu arada Büyükşehir belediye başkanı Celal Doğan, kitapçı dükkanı açıldığı günden itibaren en önemli müşterisi olarak büyük destek verdi. Bürokratlar içinde eski Gaziantep Valisi Muammer Güler ve Erhan Tanju ile başsavcı Ahmet Karayiğit, Sabah kitapçısının en çok gelen ziyaretçileri oldu.

Sabah kitapçısının gizli ve fedakar destekçisi: Sıtkı Turan Erkılıç

Sabah kitapçısının yaşaması için bizimle birlikte fedakarlık yapan gizli bir kahraman daha vardı. Kitapçı dükkanı zarar ederek kirasını bile ödeyemez hale geldiği halde, engin kültürü, inanılmaz kibarlığı ve beyefendiliği ile gönlümüze taht kuran kitap dostu, kentimizin tanınmış avukatlarından Sıtkı Turan Erkılıç’ın desteğiyle karşılaştık. Mülk sahibi olarak onun Sabah kitapçısına verdiği destek, tüm olumsuzluklara rağmen bize her zaman inanılmaz güç ve moral verdi, kendisine her zaman minnet ve şükran duymamıza neden oldu.

“Gaziantep’te artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demiştik, yanıldık

Sabah kitapçısı açılırken, Gaziantep’in kültür hayatında çok önemli bir ilki gerçekleştirmenin heyecanı ile özel bir davetiye hazırladık. Büyük paralar harcanarak hazırlanan bu davetiye, dışardan açılışa gelen konukların büyük ilgisini çekti, ama Gaziantep’te davetiye konusunda arayanlara açıklama yapmak zorunda kaldık. Davetiye kalın bir kitap şeklindeydi. İlk sayfasında Gaziantep’te artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye başlayan ve kentteki ilk kitapçı dükkanının açılışını haber veren kısa bir öykü yer alıyordu.

Kitapçı dükkanı da açılış davetiyesi de uçuk kaldı

Öykü, “Bu hikaye buraya kadar, ama siz daha uzun hikaye ve romanları okumak istiyorsanız, Sabah kitapçısına gelmelisiniz” diye bitiyordu. Kapağında sabah kitapçısının amblemi bulunan diğer tüm sayfaları boş olan bu kalın ve şık defteri insanların ajanda olarak kullanabileceğini ve o davetiyeyi her eline aldığında aklına sabah kitapçısı ve kitap satın almak geleceğini düşünmüş ve hayal etmiştik. Birkaç tane gazete abonemizin telefonlar açarak, “Defter dağıtıyor musunuz, bize niye göndermediniz” şeklindeki soruları üzerine, işin ta başında kitapçı dükkanı gibi, hazırladığımız davetiyenin de biraz uçukluk olduğunu anladık, ama vakit çok geçti.

Toplumların tercihleri, gelişmişlik düzeylerinin en önemli göstergesi

Geçtiğimiz günlerde kentimize gelen dünyaca ünlü sanat tarihçisi Prof. Dr. Nurhan Atasoy’a Gaziantep’in ekonomik, sosyal ve kültürel hayatı ile ilgili bilgi verirken, beş yıl önce büyük heveslerle açtığımız kitapçı dükkanının zarar ettiği için kapatmak zorunda kaldığımızı anlattık. 15 tane kitap yazmış bir bilim adam olarak elbette bu habere çok üzüldü ve şunları söyledi: “Biliyor musunuz, Almanya’da savaştan sonra açılan ilk dükkanlar, kitapçı dükkanları ve çiçek dükkanlarıymış.” Almanya’da savaştan sonra ilk yapılan binaların 200 tane tiyatro binası olduğunu biliyorduk ama, bu bilgiyi yeni öğrenmiştik. Biz de Nurhan hocaya “Maalesef Gaziantep’te böyle bir durumda açılacak ilk dükkanlar, herhalde dönerci ve tatlıcı dükkanlar olurdu” diye yanıt verdik. Hala da öyle değil mi?

Yaşatmak için elimizden geleni yaptık

Sabah kitapçısını kapatmamak için direnirken, burası yalnızca kitapçı dükkanı diye kaset ve cd satmayı bile reddederken, son 1,5 yılda ağır zarara dayanamayarak, rafların bir kısmına yavaştan yavaştan çay, sigara, reçel, şarap, ithal battaniye ve çantalar, viskiler, vitaminler koyarak sirkülasyonu artırma gayretine girdik. Bu ürünleri raflara koyduğumuz anda, gerçek kitap dostlarına saygısızlık ettiğimizi bildiğimiz için özel bir metin hazırlayarak kitapçı dükkanının yaşaması için raflara bu ürünleri de koymak zorunda kaldığımızı belirterek, onlardan özür dilemeyi ihmal etmedik. Kitapçı dükkanının raflarına dizilen bu alakasız ürünler, gazete haberi oldu. Doğan haber ajansı Gaziantep temsilcisi Ahmet Kaya, kitapçı dükkanının düştüğü içler acısı durumu Hürriyet gazetesinde haber yaptı.

Kitap dostları çay ve şarap da sever diye kılıf bulduk

Sabah kitapçısının raflarına alakasız ürünleri koyarken, kitapseverleri kıracağımızdan korktuğumuz ve bir kitapçı dükkanının bu hale gelmesine üzüldüğümüz için başlarda her ürün için kendimizce bir bahanesini de buluyorduk. Önce çay girdi raflara, “Kitap dostları aynı zamanda iyi bir çay tiryakisidir” dedik. Ardından şaraplar geldi, “Kitap okuyan insanlar aynı zamanda entelektüel insanlar olup, kaliteli şarap içerler” dedik. Vitaminler geldi, “Kitap dostları sağlıklı yaşam konusunda da bilinçlidir. O nedenle vitamin alır” dedik. Ancak daha sonra gelen ürünler için kılıf kalmamıştı.

Mali Şube polisi kitapçı dükkanını terk etmedi

Bu kadar zarara rağmen ayakta kalmak için direnirken, bir dostumuz bölgede faturalı viski pazarladığını, Gaziantep’te de bu konuda büyük boşluk olduğu için viski satışından kitapçı dükkanındaki zararın önlenebileceğini söyledi. Böylece, viski satmaya başladık. Ancak, kitapçı dükkanın zararını karşılamak için başladığımız viski satışı başımıza büyük dert açtı ve ağır bir darbe yedik. Faturalı satılan viskiler için amirlerinden habersiz kitapçı dükkanını bir gün süreyle müsadere altında tutan dört Mali Şube görevlisi, dükkana gelen 15 milyarlık viskiyi götüreceklerini söyleyerek, çalışanlara ve müşterilere gün boyu tedirginlik yaşattı. Sonunda bizim elimizdeki fatura ve irsaliyeleri kabul etmedikleri için İstanbul’daki ithalatçı firmadan fakslanan fatura ve irsaliyelerin gösterilmesi ile zorla ikna olarak dükkanı terk ettiler.

Uğradığımız haksızlık derslerde örnek olarak anlatıldı  

Bu olay, çalışanlarımıza ve bize büyük üzüntü yaşattı. Bu dört görevlinin, büyük pasajda bir çok dükkanda kaçak viski satılırken, faturalı viski satılan bir müesseseye neden bu kadar eziyet etme gereği duyduğunu hiçbir zaman anlayamadık, anlayamayacağız da. Daha sonra bu olayın, dört mahalli şube polisinin bu davranışının, polis meslek içi eğitim derslerinde gündeme getirilerek, yapılan uygulamanın yanlış olduğunu, genç polis memurlarına örnek olarak anlatıldığını öğrendik.

Mali Şube müdürü özür dileme inceliğini gösterdi  

Bu çirkin olayın emniyet müdürüne bildirilmesinin ardından, o zaman Mali Şube müdürü olan Erdem Demiröz, dört görevlinin amirlerinin izin, emir ve bilgisi olmadan kitapçı dükkanına geldiğini tespit ederek, yapılan işlemin haksız ve yanlış olduğunu söyleyip, özür dileme inceliğini gösterdi. Bu olaydan üç-beş gün sonra, kitapçı dükkanı soyuldu. Hırsızlar, Atatürk bulvarı üzerindeki sabah kitapçısının önüne adeta kamyon dayayarak, saatlerce mal yüklemişti. Birkaç gün önce gelen 15 milyarlık viski, kolilerle çaylar, şaraplar, yazar kasa, bilgisayar, müzik seti, ithal battaniye, valiz ve çantalar neredeyse raftaki kitaplardan başka her şey arabaya doldurulup götürülmüştü.

Hırsızlar hiçbir zaman bulunamadı

Hırsızlık olayı zaten zarar eden bir kültür yuvasına inanılmaz bir darbe indirdi. Hırsızlar hiçbir zaman bulunamadı. İş yerinin sigortası da bulunmadığından büyük zarar bir kez daha keseye kaldı ve yıllardır çekilen zarara rağmen gösterilen fedakarlığa bir de böyle hiç mi hiç hak edilmeyen büyük kırgınlıklar eklenince, kitapçı dükkanının kapatılması için geri sayım düğmesine basılmış oldu.

Gurur, onur ve sevinç duygularının yerini kırgınlık ve lanet okumalar aldı

Kitap alma ve kitap okuma alışkanlığı bulunan insan sayısının yüzlerle ancak ifade edilebileceği bir kentte çok önemli paralar harcanarak açılan bu müessesenin kapısına kilit vurmak, hele de bir kitapçı dükkanının kapısına kilit vurmak, çalışanıyla, yöneticisi ile, sahibiyle hepimize çok ağır geldi. İlk günlerdeki kentin kültürel yaşamına önemli bir katkı sağlamanın verdiği gurur, onur ve sevinç, beş yıl boyunca yaşanan olumsuzluklarla, yerini ne yazık ki derin bir kırgınlığa ve lanet okumaya, neredeyse kitapçı dükkanının yerine dönerci dükkanımı açsaydık gibi, kişiliğimize, bilgimize, görgümüze ve dünya görüşümüze ters düşüncelere saplanmaya dönüştü.

Asıl yanılan kim olacak

Beş yıl önce, kentin en iyi kitapçı dükkanını açarken, “Gaziantep’te artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” şeklindeki iddialı konuşmalar yerini tek bir kelimeye bıraktığı, ‘YANILGI’. Biz yalnızca, Gaziantep’te bir kitapçı dükkanı açmakta yanılmıştık, büyük maddi zararlara neden olmuştu ve noktayı koyduk. Ancak, 1 milyon nüfusuyla, gelir adaletsizliği ile, eğitimsizliği ve eğitilememezliği ile okuyamayan ve okumayı sevmeyen Gaziantep, gelecekte telafisi mümkün olmayan sosyal yaraları düşünmeden, önemsemeden sürdürdüğü yanılgısını nasıl telafi edecek, doğrusu endişe ve kaygı ile izliyoruz.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *