ANASAYFA arrow right Ekonomi

Fitch, küresel ekonomiye ilişkin büyüme tahminlerini düşürdü

Fitch, küresel ekonomiye ilişkin büyüme tahminlerini düşürdü
YAYINLAMA: 22 Mart 2022 / 14.19
GÜNCELLEME: 22 Mart 2022 / 14.19
Kredi derecelendirme kuruluşu, küresel ekonomik büyüme için görünümün, enflasyon zorluklarının artması ve Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının küresel enerji kaynaklarını tehdit etmesiyle önemli ölçüde kötüleştiğini bildirdi.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, küresel ekonomiye ilişkin 2022 yılı büyüme beklentisini yüzde 4,2'den yüzde 3,5'e düşürdü.

Fitch, Küresel Ekonomik Görünüm Raporu'nun mart sayısını yayımladı.

Raporda, küresel ekonomik büyüme için görünümün, enflasyon zorluklarının artması ve Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının küresel enerji kaynaklarını tehdit etmesi nedeniyle önemli ölçüde kötüleştiği aktarıldı.

Küresel ekonomiye ilişkin büyüme tahminlerinin düşürüldüğü raporda, dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 3,5 ve 2023'de yüzde 2,8 büyümesinin beklendiği kaydedildi. Fitch, Aralık 2021'de açıkladığı tahminlerinde küresel ekonominin 2022'de yüzde 4,2 ve 2023'de ise yüzde 3 büyüyeceğini öngörmüştü.

ABD ve Euro bölgesi büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edildi

Raporda, Ukrayna'daki savaş ve Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımların küresel enerji arzını riske attığı belirtilerek, petrol ve gaz fiyatlarındaki artışın sanayinin maliyetlerini artıracağı ve tüketicilerin gelirlerini azaltacağı ifade edildi.

ABD ekonomisinin 2022 yılı büyüme tahminin yüzde 3,7'den yüzde 3,5'e çekildiği belirtilen raporda, ülkenin 2023 yılı büyüme beklentisinin ise yüzde 1,6 olduğu aktarıldı.

Raporda, Euro Bölgesi ekonomisinin 2022 yılı büyüme tahminin de yüzde 4,5'ten yüzde 3'e indirildiği, 2023 yılı büyüme tahminin ise 2,3 olduğu kaydedildi.

Fitch'in raporunda büyüme tahminlerindeki söz konusu aşağı yönlü revizyonların yüksek enerji fiyatlarını ve ABD'nin tahmin edilenden daha hızlı faiz artışına gidişini yansıttığı ifade edildi.

Rusya'nın 2019'da Avro Bölgesi'nin birincil enerji tüketiminin yaklaşık 4'te 1'ini sağladığı anımsatılan raporda, Euro Bölgesi enflasyonunun gaz fiyatlarındaki artışa bağlı olarak 2022'de ortalama yüzde 5 olacağı bildirildi.

ABD'de enflasyon zorluklarının yoğunlaştığına işaret edilen raporda, petrol fiyatlarındaki artışın halihazırda büyük bir sorun haline gelen enflasyona katkıda bulunduğu kaydedildi.

Raporda, hane halkının enflasyon konusundaki endişelerinin arttığı belirtilerek, ABD'de enflasyonun yüzde 9 ile zirve yapmasının ve bu yıl ortalama yüzde 7 olmasının beklendiği ifade edildi.

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) Ukrayna'daki savaştan önce "şahinleştiğine" dikkat çekilen raporda, Fitch'in 2022 toplam 7 faiz artışına gitmesinin ve faiz oranının 2023 sonuna kadar yüzde 3'e gelmesinin beklendiği aktarıldı.

Fitch'in raporunda Çin ekonomisinin ise 2022'de yüzde 4,8 ve 2023'te yüzde 5,1 büyümesinin beklendiği bildirildi.

ABD ve Avrupa'nın aksine Çin'in enflasyonun hala düşük olduğu parasal gevşeme modunda olduğu belirtilen raporda, daha fazla faiz oranı ve zorunlu karşılık oranı indirimleri ile önemli mali gevşeme beklendiği kaydedildi.

Raporda, Çin'de Covid-19 kısıtlamalarından kaynaklanan kısa vadeli tüketim görünümüne yönelik riskler olduğu ve emlak piyasasının zayıf kaldığı ifade edildi.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun raporunda, Türkiye ekonomisinin ise bu yıl yüzde 2,4 ve gelecek yıl yüzde 3,2 büyümesinin beklendiği belirtildi. Fitch daha önce Türkiye'nin bu yıl yüzde 4,3 ve 2023'te yüzde 3,5 büyüyeceğini öngörmüştü. Cumhuriyet

İnternete manset

2050’ye kadar her dört kişiden birinin kuraklık riski altında olacağı sanılıyor

Nüfus artışı, sanayileşme ve iklim değişikliği gibi çeşitli nedenlerden dolayı dünya genelinde su kaynakları baskı altında. Türkiye de yakın bir gelecekte su kriziyle karşı karşıya kalabilir. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 2000 yılında 1652 metreküp iken 2009’da 1544 metreküpe, 2020’de ise 1346 metreküpe geriledi.

Kısıtlı olan tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine dikkat çekmek amacı ile her yıl 22 Mart’ta kutlanan Dünya Su Günü’nde, İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seval Sözen Cumhuriyet’e konuştu. 

Küresel olarak üretilen atık suyun büyük bir kısmının, arıtılmadan veya yeniden kullanılmadan ekosisteme geri döndüğünü, sadece insan sağlığı ve çevre için sorunlara değil, aynı zamanda ekonomik kayıplara da neden olduğunu belirten Prof. Dr. Sözen, “Su kıtlığı dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasını etkiliyor, endişe verici şekilde yüksek bir rakam. 1990’dan beri yaklaşık iki milyar kişinin sağlıklı suya erişimdeki koşulları iyileşmiş olsa da azalan içme suyu kaynakları her kıtayı etkiliyor. Gittikçe daha fazla ülke su stresi yaşıyor ve çeşitli çevresel faktörler nedeniyle, artan kuraklık, çölleşme, durumu daha da kötüleştiriyor. 2050 yılına kadar her dört kişiden birinin su sıkıntısı çekeceği tahmin ediliyor” dedi. 

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 70’i güvenli içme suyuna sahip, ancak yüzde 12 gibi büyük bir oran hâlâ temel içme suyundan bile yoksun.

Türkiye ve İstanbul’un, günümüzde su sıkıntısı çektiğini ve gelecek günlerde de çekeceğini vurgulayan Sözen, “İstanbul’un nüfusu son 25 yılda 8.5 milyondan 16 milyona yükselerek yaklaşık yüzde 90 oranında bir artış gösterdi. Bu artış doğal olarak su ihtiyacını da sürekli yükseltti. İSKİ’nin ve İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun konuyla ilgili çalışmaları var. Bugün İstanbul’da günde yaklaşık 3 milyon metreküp, yılda ortalama 1.1 milyar metreküp su tüketiliyor. Yani kişi başına günde 180-185 litre su tüketiyoruz. İstanbul’un su ihtiyacı ağırlıklı olarak yüzeysel su kaynaklarından karşılanıyor, şehre su sağlayan Asya ve Avrupa yakalarındaki barajların depolama hacimleri yaklaşık 900 milyon metreküp. Yağışın yeterince fazla olduğu durumlarda erişilen bu kapasite İstanbul’un bir yıllık su ihtiyacının altındadır.  Bu durum İstanbul’un su ihtiyacının başka bir havzadan, Melen Havza’sından su taşınması zorunluluğunu doğurdu” ifadelerini kullandı.

Doğal su kaynakları ile kontrolsüz nüfus artışına bağlı olarak artan su talebi arasındaki uçurumun, başka havzalardan taşıma su ile kapatılmaması gerektiğini söyleyen Sözen,  nüfusun kontrol altına alınması, kullanılan suların uygun teknoloji ile arıtılarak tarım, sulama ve enerji gibi alanlarda yeniden kullanılarak su ihtiyacının azaltılması gerektiğini belirtti. Sözen, “Kaynaklar hiç tükenmeyecekmiş gibi davranmak gelecek nesillerin kullanım olanaklarını kısıtlıyor. Bu nedenle mevcut kaynakların bırakın gelecek nesiller, mevcut durumda bizler için dahi çok kısıtlı olduğunu farkına varmak ve buna göre yaşamak zorundayız. Yaşamın sürdürülebilirliği ancak bu şekilde mümkün olacaktır” dedi.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *