Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Ömer Parlakçı, “7 Haziran’da açılacağı açıklanan ortaokullar ve liselerde henüz eğitim emekçilerinin yüzde 20’si aşılanmıştır. 40 yaş altı öğretmenlerimiz de dâhil olmak üzere tüm eğitim emekçilerinin iki doz aşılanması tamamlanmadan mevcut sanal telafi programını hayata geçirmek, hala pandemi sürecinin eğitime olumsuz etkilerinin bilincine varılmadığını gösteriyor” dedi.
İlan edilen telafi planlamasının paydaşlarından olan Sağlık Bakanlığı, eğitim emekçilerinin aşılanma düzeyi hakkında kamuoyunu bilgilendirmediğini ifade eden Parlakçı, “Mevcut programda aşı hakkında tek bir satır geçmemektedir. MEB, bu durumu da her zamanki yöntemle, yani “telafi programına katılımı gönüllülüğe bırakarak” atlatmaya çalışmaktadır. Telafiden bahsedenlerin geçen bir buçuk yıllık süre sonunda halen sorumluluklarının farkına varmamış olmalarından anlaşılmaktadır ki kendilerinin telafi eğitimine ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Sosyal, psikolojik ve ekonomik kayıpları giderecek adımlar atılmalı
Başkan Parlakçı, “Aşıları yapılmadan Şubat-Mart-Nisan aylarında seyreltilmiş yüz yüze eğitime büyük bir fedakârlıkla, yaşam riskini göze alarak katılan öğretmenlerimizin emeği neredeyse görünmez kılınmıştır. Bu dönemde salgın nedeniyle yaşamını yitiren eğitim emekçileri anısına tek bir açıklama dahi yapılmamıştır. Uzaktan öğretim sürecinde, kamuoyunda ‘Öğretmenler evde yatıyor’ algısı oluşturulmuş ve MEB’in yaklaşımları da bu algıyı güçlendirmiştir. Gece gündüz demeden, hafta sonu dâhil gerekli tüm hazırlıklarını yaparak çevrimiçi derslerine disiplinle katılım gösteren öğretmenlerimizin ek dersleri dahi tartışma konusu haline getirilmiş ve “Derse öğrenci katılmadı” denilerek ödemeleri yapılmamıştır. İnternet, bilgisayar gibi desteklerden mahrum bırakılan öğretmenlerimiz eriyen maaşlarına, ödenmeyen ek derslerine rağmen bütün bu sürecin ekonomik yükünü de yine kendileri üstlenmiştir. Sağlıklı ve nitelikli bir telafi programı için öğretmenlerimizin de sosyal, psikolojik ve ekonomik kayıplarını giderecek adımlar atılmalı ve telafi programlarına çok daha güçlü bir duyguyla katılmaları sağlanmalı” açıklamasını yaptı.
Eğitim alanındaki tüm eksiklerin gidermesi gerekiyor
Telafi ihtiyacını kabul etmek, pandemi sürecinde eğitimde yaşanan eşitsizliği ve öğrencilerde ortaya çıkan akademik, sosyal, duygusal, fiziksel kayıpla ile öğrenme ve becerilerde yaşanan olumsuzlukları da kabul etme anlamına geldiğini kaydederken, “Öğrenme ve beceri kayıplarının düzeyinin tespit edilip, tüm eğitim bileşenlerinin ve demokratik örgütlenmelerin görüşleri de alınarak oluşturulacak telafi programının nitelikli bir şekilde yürütülmesi için, ihtiyaç duyulan öğretmen atamalarının bir an önce yapılması gerekmektedir. Ekonomisinin yüzde 7 büyüdüğü iddia edilen ülkemizin acilen 100 bin öğretmen ataması yapabilecek gücü var demektir. Okullarımızın fiziki ihtiyaçlarının ve teknik donanımının güçlendirilmesi telafi eğitiminin sonuç alabilmesi için mutlak bir zorunluluktur. Kamuoyuna “eğitimde ulusal destekleme seferberliği” çağrısı yapan MEB’in önce kendisinin seferber olup eğitim alanının tüm eksiklerini gidermesi gerekiyor” diye konuştu. Hüseyin Karataş