ANASAYFA arrow right Sağlık

DSÖ'nün Türkiye'deki en yetkili ismi: Maske herkesin kendi kişisel aşısıdır

DSÖ'nün Türkiye'deki en yetkili ismi: Maske herkesin kendi kişisel aşısıdır
YAYINLAMA: 07 Ekim 2020 / 17.34
GÜNCELLEME: 07 Ekim 2020 / 18.55
‘Seneye bu zamanlarda belki yine aşı konuşuyor olabiliriz. Bu aşılardan herkesin yararlanabilmesi için önümüzde hala birkaç yıl var.’

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) Türkiye'deki en yetkili ismi, Dr. Irshad Ali Shaikh, okulların yüz yüze eğitime açılma kararından, maske zorunluluğunun ne zaman sona ereceğine kadar, kamuoyunun en çok merak ettiği konuları DHA’ya anlattı.

DSÖ Türkiye Ülke ve Avrupa Merkez İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık Ofisi Geçiçi Başkanı Irshad Ali Shaikh, Belçika'da maske kullanımının zorunlu olmaktan çıkarılacağı yönündeki tartışmalar için “Maske kullanımının tamamen bırakılması şu an mümkün değil. Çünkü maske, tabiri caizse aslında herkesin kendi kişisel aşısıdır” dedi.

‘Maske şu an en önemli silah’

Belçika başbakanının ülkede maske kullanımının zorunlu olmaktan çıkarılacağı yönündeki söylemlerine değinen Dr. Shaikh, "Maske, vaka sayıları için gerçekten kritik önem arz ediyor. Ama Belçika'da zorunlu olmaktan çıkarılması tamamen bırakılacağı yönünde bir karar değil. Her yerde belki kullanılması mecburi olmayacak ama yine kalabalıklarda ve özellikle sosyal mesafenin korunamadığı yerlerde maske kullanmaya devam edilecek. Bütün bu gelişmeler maskenin önemini aslında azaltmıyor. Çünkü maske tabiri caizse aslında herkesin kişisel aşısıdır şu anda. Çünkü maske sayesinde kendimizi, sevdiklerimizi, yaşadığımız çevreyi ve ülkemizi bu virüsten koruyabiliyoruz. O yüzden maske gerçekten şu an elimizdeki en önemli silah diyebiliriz. Aşı çıktığında da belki beklediğimiz kadar etkili olmayabilir. Bunun yanı sıra dağıtım ve üretim kapasitesini de göz önünde bulundurduğumuzda, aşıların kısa sürede her yere ulaşması gerçekten yıllar alabilir. Tabii bunun yanında aşı karşıtlığı gibi bir mücadele de var. O zamana kadar elimizdeki en güçlü silah maske kullanımı, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etmek. Gerçekten maske şu anda günümüzün aşısı yerine bile geçebilir. Ta ki gerçekten güvenilir, etkili ve herkesin ulaşabildiği bir aşı bulunana kadar" dedi.

‘Virüs yükünü ne kadar azaltırsak okullardaki yükünü de azaltırız’

Dr. Shaikh, ülkelerin nüfus ve enfeksiyon oranlarının farklılık gösterdiğini ve okulların da toplumların birer parçası olduğu için toplumdaki bulaşma oranlarının okullara da yansıyacağına işaret ederek "Bu yüzden aslında maske takmak, test yapmak ve temasları izlemek, hijyen kurallarına dikkat etmek gibi çeşitli önlemlere gerçekten dikkat edilmesi gerekiyor ki bu virüs, sağlık sistemlerinin üstüne çok büyük bir yük olmaya devam etmesin. Virüs yükünü ne kadar azaltırsak okullardaki yükü de o kadar azaltabiliriz. Çünkü okulları aslında toplumdan ayrı düşünemeyiz" dedi.

‘Bulaş zinciri kırılmalı’

Okulları açarken sağlık sistemlerinin kapasitesinin de dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Dr. Shaikh, şunları vurguladı: "Okulların yüz yüze eğitime yeniden açılmasının devam ettiği bu süreçte toplumu ve özellikle gençleri, üniversitelerin açılması ile birlikte üniversiteye gidecek olan gençlerin etkisini düşünürsek, bu kesimi daha da fazla eğitmeliyiz. Maske takmak mesafe ve hijyene dikkat etmek gibi... Toplumdaki bulaş zincirini bu şekilde kırarsak, örneğin okuldaki öğretmenler, ileri yaştaki kişiler, kronik hastalıkları olanlar, gençlerden etkilenmeyecektir. Küçük çocuklar okuldan eve virüs taşıyamayacaktır. Bu ortak bulaş zincirini kırmak için hep beraber hareket etmemiz gerekiyor. Şu andaki enfeksiyon oranlarına bakacak olursak da Türkiye'deki test, temaslı izleme kapasiteleri gayet yerinde. Aile hekimliği sistemi gerçekten güzel işliyor burada. Bunun yanı sıra filyasyon ekipleri de çok iyi organize edildi. Grip mevsiminin gelmesi ile birlikte filyasyon ekibindeki sayı yaklaşık 10 binlere ulaştı Türkiye'de. Sağlık Bakanlığı'nda Nisan'dan beri filyasyon ekiplerini üç katına çıkarmış durumda. Gayet yeterli ve yerinde bir kapasite mevcut şu anda. Ama eğer toplum olanların farkında olmazsa, yeterli önlemleri almazsa, hiçbir ülke bu küresel salgınla tek başına mücadele edemez. Maske kullanımına, fiziksel mesafeye dikkat edilmesi gerekiyor. Bütün bu önlemler alınmazsa, vaka sayılarında kaçınılmaz bir artış olacaktır"

‘Ülke otoriteleri, toplumla iş birliği içinde olmalı’

DSÖ Genel Direktörünün "Herkes güvende olana kadar gerçekten kimse güvende değil"  sözlerini hatırlatan Dr. Shaikh, "Kapasiteniz istediği kadar yeterli olsun, toplum, ülke otoriteleriyle birlikte hareket etmeli ve işbirliği içinde olmalı" diye konuştu.

Dr. Shaikh, DSÖ'nün İstanbul ofisinin önemini de şu cümlelerle özetledi: "DSÖ Avrupa Bölge İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlık Ofisinin Covid zamanına denk gelip Türkiye'de açılması gerçekten önemli bir durum. Çünkü burası aslında Hem Türkiye'nin hem bölgenin hem de dünyanın hazırlıklı olması için bir temel taşı mahiyetinde. Yaşadığımız küresel krize ülkelerin veya bölgelerin ve aynı zamanda dünyanın ne kadar hazırlıklı olduğunu, ne kadar hazırlık durumdalarsa o kadar iyi cevap verdiklerini görüyoruz. Türkiye'nin de aslından Mart ayında ilk vakalar gelmeye başladığından beri ne kadar hazırlıklı olduğunu gördük. Bugün bu durumun aslında biraz meyvelerini topluyor. DSÖ, üye devletleri, bölgeyi ve küresel anlamdaki hazırlığa yardım etmek, küresel dayanışmanın devam etmesine olanak sağlamak ve uluslararası sağlık konusunda risk iletişimi, yönetimi ve küresel dayanışma gibi temel kapasitelere yardımcı olmak ve bunları desteklemek amacıyla burada. Şu anda yaşadığımız küresel kriz ve bütün bu noktalar, sağlık güvenliğinin birer parçası. Bu ofis sayesinde hem Türkiye'nin, hem bölgenin, hem de küresel anlamda dünyanın hazırlık kapasitelerini artıracağız."

‘Herkes aşıya ulaşabilsin diye çalışıyoruz’

Aşı çalışmalarında DSÖ'nün rolüne de değinen Dr. Irshad Ali Shaikh "Normalde aşı çalışmaları ve üretimi aslında ülkelerin kendi fonksiyonlarıdır. Kendi ilgili düzenleme kurulları tarafından değerlendirilir. Üye devletler, düzenleme kurullarını DSÖ sistemine kaybettirip eğitim vesaire alabilirler. Ama geri kalan bütün konular ülkelerin kendi özel fonksiyonlarıdır. Kovid konusunda ise yeni bir virüs ve eşi ve benzeri görülmemiş bir salgın etkisine sahip olduğu için DSÖ aşı geliştiren şirketleri ve ülkeleri bir araya getiren bir fonksiyona sahip oldu. Bütün aşı çalışmaları hızlı olabilsin, aşıya ulaşamayan ülkeler gözetilsin diye bir araya getirici bir kurum olarak konumlandı. Bunu da aslında bizim 'Covax' girişimi adını verdiğimiz bir platform ile yapıyoruz ki dünyadaki bütün hükümetler aşıya ulaşabilsin. Bu platformda şirketleri, üye ülkeleri bir araya getiriyoruz. Böylece aşı ile ilgili araştırma-geliştirme faaliyetleri paylaşılsın, hızla yol alınsın, aktif bilgi paylaşımı ile herkes aşıya ulaşabilir olsun. Daha önce de söylediğim gibi tek bir kişi bile güvende değilse, hiç kimse güvende değildir. Bu yüzden herkes aşılanana kadar aslında hiç kimse güvende değil. Amacımız burada ülkelerin satın alma kapasitelerinden bağımsız olarak tüm ülkelerin güvenli bir aşıya ulaşabilmesini sağlamak"  ifadelerini kullandı.

‘Acil kullanım onayı versek de izlemeye devam edeceğiz’

Dr. Shaikh, Çin'de Faz 3 aşamasına gelen aşılardan birine DSÖ'nün acil durumlar için kullanım onayı vermesiyle ilgili tartışmalara da değinerek, "Şu anda benzeri görülmemiş bir salgınla karşı karşıyayız. Aşı konusunda acil durum kullanımına gelirsek, güvenlikten yine feragat etmiyoruz aslında. Sadece çalışmaları ve kullanım sürecine girmesini hızlandırıyoruz. Tabii ki normal zamanlarda olsaydık tüm süreç daha farklı olacaktı. Ama şu anda tüm dünyanın yaşadığı etkiler nedeniyle acil durum kullanımı gibi bir süreç gündemde olabiliyor. Ama bu aşılar da öncelikle bağımsız ülkelerin kendi bağımsız kurumlarından alınan onay sonucunda DSÖ'ye geliyor. DSÖ gerekli belgeleri, güvenlik, etkinlik gibi bütün verileri toparladıktan sonra bunun uygun olup olmadığına karar veriyor. Ama bu demek değil ki bu aşıları onayladıktan sonra izlemeyi durduracağız. Burada amaç sadece bu olağanüstü koşullar nedeniyle süreci hızlandırmak. Tabii ki aşıları izlemeye devam ediyoruz. Çünkü hızlandırılmış bir süreç olduğu için tam olarak dikkat edilmemiş ya da daha sonra ortaya çıkacak bir yan etki olabilir” şeklinde konuştu.

Aşıda öncelik kimler olacak?

DSÖ'nün aşı için 2021 ortalarını işaret etse de yine de temkinli yaklaştıklarını vurgulayan Dr. Shaikh, şunları söyledi: "O tarihlerde bir aşının geleceğine aslında biraz temkinli yaklaşıyoruz. Çünkü o zamana bir aşı çıksa bile etkinliği belki tam istediğimiz seviyede olmayabilir. Belki yüzde 50-60 düzeyinde olacak. Ayrıca herkes bu aşıya ulaşamayabilir. DSÖ'nün rehberliği altında bütün üye devletlerin de erişebildiği, etkili ve güvenli bir aşı gerçekten mevcut olduğunda ise önceliğimiz sağlık çalışanları ve daha sonra da en yüksek risk grubunda bulunan yaşlılar, risk grubundaki kronik hastalıkları olan insanlar olacak.”

‘Aşıdan herkesin yararlanmasına birkaç yıl var’

“Seneye bu zamanlarda belki yine aşı konuşuyor olabiliriz ama bu aşı yine de kısıtlı bir nüfusa ulaşacaktır. Toplumun bir kısmı aşıya ulaşabilecek. Bu aşılardan herkesin yararlanabilmesi için önümüzde hala birkaç yıl var.”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *