ANASAYFA arrow right Yaşam

“Doğadaki her canlıya özenle yaklaşmalı ve korumalıyız”

“Doğadaki her canlıya özenle yaklaşmalı ve korumalıyız”
YAYINLAMA: 04 Haziran 2020 / 18.59
GÜNCELLEME: 04 Haziran 2020 / 18.59
“Çevre sorunları ve iklim değişikliği tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, normalden daha yüksek veya düşük hava sıcaklıkları ile hava olaylarının tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini bildirerek, “İklim değişikliği gıda güvenliğini de tehlikeye atmaktadır” diye konuştu.

Bayraktar doğayı tahrip etmenin gelecek nesillere yapılan bir haksızlık olduğuna dikkati çekti.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Dünya Çevre Günü’nün çevre sorunlarına dikkat çekmek, doğayı ve dünyayı korumak için küresel farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 5 Haziran'da kutlandığını belirtti. Bu yıl Çevre Günü’nün temasının “biyoçeşitlilik” olarak belirlendiğini bildiren Bayraktar, biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya başlamasının başlıca çevre sorunlarından olduğunu belirtti.

Türkiye’nin, kültürel ve doğal zenginlikleri ve biyolojik çeşitliliği ile zengin bir ülke olduğuna dikkati çeken Bayraktar, sanayi ve ekonomide kalkınma sağlanırken sahip olunan bu zenginliğin de ihmal edilmemesi gerektiğine işaret etti. Ülkemizin sahip olduğu biyolojik tür zenginliği ve diğer çevresel değerlerin, korunması ve gelecek nesillere sürdürülebilir şekilde aktarılmasının önemine vurgu yapan Bayraktar, “Bunu sağlamada toplumumuzda çevresel hassasiyetin arttırılması, bilinçli tüketim alışkanlıklarının kazandırılması, geri dönüşüm uygulamalarının yaygınlaşması büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.

Hızlı nüfus artışına paralel olarak, doğal kaynakların daha fazla ve duyarsız bir şekilde tüketildiğini ifade eden Bayraktar, bu durumun ekosistemin işleyişini bozarak bazı canlıların neslinin tükenmesine yol açtığını belirtti. Ekosistemdeki her canlının bir görev üstlendiğini belirten Bayraktar, “Şifa doğada saklıdır.  Henüz faydası bilinmeyen bir bitkinin gelecekte amansız bir hastalığı tedavi edecek ilaç yapımında kullanılabileceği unutulmamalıdır. Doğadaki her canlıya özenle yaklaşmalı ve korumalıyız” diye konuştu.

Bayraktar, çevre sorunları ve iklim değişikliğinin tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini, bilimsel raporların, iklimde 1950’lerden beri gözlenen bazı değişikliklerin benzeri görülmemiş düzeyde olduğunu tespit ettiğini bildirerek, “Artık iyice belirgin hale gelen küresel ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor” diye konuştu.

Geçtiğimiz günlerde de önce aşırı sıcaklıkların görüldüğünü sonrasında ise yağış, don, dolu, kırağı, aşırı soğuk, fırtına, hortum gibi doğal afetlerin yaşandığını hatırlatan Bayraktar, “Gerçekleşen ani hava değişimi hemen hemen tüm bölgelerde afete neden oldu. Son yıllarda iklim değişikliğinin etkileriyle üst üste yaşanan doğal afetler, çiftçimizi üretimi sürdüremez hale getiriyor. Çevreye verilen zarar iklim değişikliğine neden oluyor ve tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor” dedi.

İklimin bölgesel ve zamansal değişkenliği ile tarımsal üretimin önemli bir belirleyicisi olduğunu ifade eden Bayraktar şunları söyledi:

“Genel olarak bütün tarım mahsullerinin büyümesi için toprak, su, güneş ışığı ve sıcaklık ihtiyacı vardır. İklim, sayılan bileşenlerin hepsine etki eden dinamik bir bileşendir. Bu nedenle tarım sektörü için yarattığı risk, içerdiği bilinmezlikler yüzünden çok yüksek seviyededir.

İklim değişikliği tarımsal üretimde verim azalışı, sulama suyuna olan talep ve maliyetinin artışı, dikim ve hasat zamanında kaymalar, ürün yetiştirme elverişliliğinde azalma ve daha fazla hastalık görülmesi gibi sorunları beraberinde getirmektedir.

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı tarımsal üretimde ve yönetimde adaptasyon önlemlerini en kısa zamanda almamız gerekmektedir.”

Bayraktar, artan nüfusla birlikte, havayı kirleten kaynaklar ve atıklarda yaşanan artışın; hava, su ve toprak kalitesini olumsuz etkilediğini belirterek, doğal dengenin bozulmasındaki temel nedenin çevre kirliliği ve tahribatı olduğunu ifade etti.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin, toprak ve su ekosistemlerinde geri dönüşü olmayan hasara ve üretim potansiyeli kaybına neden olabileceğini belirten Bayraktar, “Gelişmekte olan birçok ülkenin ekonomisinin tarımsal üretime dayanması, iklim değişikliğinin etkilerinin daha fazla hissedilmesine neden olmaktadır. Normalin dışında gelişen hava koşulları tarımsal üretime zarar vermektedir” diye konuştu.

Bayraktar, tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgınının yalnızca insanları değil çevre koşullarını da etkilediğini belirtti. Salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle, toplu taşıma ve özel araç kullanımı ile fabrikalarda üretim hızının azalmasına bağlı olarak hava kalitesinde iyileşmeler yaşandığını ifade eden Bayraktar, “Ancak bu süreçte hastalık bulaştırıcı risk taşıyan atıklarla da karlı karşıya kalmaktayız. Kullanılan yüz maskeleri, eldivenler ve diğer koruyucu ekipmanlar, çevreyle teması en az olacak şekilde çöpe atılmalıdır” diye konuştu.

Biyolojik çeşitliliğin korunması açısından sürdürülebilir tarım kavramının da oldukça önemli olduğunu belirten Bayraktar, “Tarımda, yalnız maksimum üretimi elde etmek değil, toprağın ve suyun en uygun biçimde kullanılması ve sürdürülebilirliğin sağlanması hedeflenmelidir” diye konuştu.

Bitki örtüsünün tahrip edilmesi, tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı, yanlış tarım uygulamaları, meraların aşırı ve düzensiz kullanımı, bilinçsiz ve aşırı sulama, toprak kirlenmesi, vahşi madencilik faaliyetleri gibi nedenlerin biyolojik çeşitliliği tehlikeye attığını belirten Bayraktar, şunları söyledi:

“Biyolojik çeşitliliğimizin korunmasında büyük önem taşıyan olan ormanların geliştirilmesi, genişletilmesi ve korunması çalışmalarına devam edilmelidir.

Sürdürülebilir olmayan arazi kullanımı, uygunsuz tarımsal faaliyetler ve toprak organik maddelerine zarar veren hasat, anız yakılması gibi insan faaliyetleri, biyolojik çeşitliliğin kaybı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.

Çölleşme, su erozyonu, rüzgâr erozyonu, heyelan ve çığ risk haritaları yapılmalıdır.

Tarım arazilerinde toplulaştırma çalışmaları yapılırken, rüzgâr erozyonu görülen alanlarda, rüzgâr perdesi, yeşil kuşak ve rekreasyon maksatlı ağaçlandırma çalışmaları yapılacak alanlar planlanmalıdır.

Tarım alanlarında uygun planlama yapılarak en az su tüketen bitki yetiştiriciliği, bilinçli gübre kullanımı ve modern sulama teknikleri ile uygun türlerle oluşturulan ekim nöbetleri uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır.

Toprakların çoraklaşmasını ve verimliliğin azalmasını önlemek maksadıyla atık sular ve tarımdan dönen drenaj suları, uygun arıtım sağlanmadan tarımda kullanılmamalıdır.

Gübre ve pestisit kullanımlarının toprak ve bitki analiz sonuçlarına göre belirlenmesi sağlanmalıdır.

Toplumda çevre bilincinin oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla eğitim programları düzenlenmelidir.”

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *