Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs (Covid-19) salgını en çok kadınların hayatını etkiledi. Yeni normalleşme adıyla geçilen bu süreçte bir yandan kadın cinayetleri ve şiddet vakaları artarken, öte yandan çocuk istismarına evlilik yolu ile af ve kadınların mücadele ederek elde ettiği kazanımlar hedef haline getirilerek tartışma konusu oldu. Türkiye’de ve Gaziantep’te Mayıs ve Haziran ayı itibariyle artan kadın cinayetlerini ve şiddet vakalarını Kadın Meclisileri’nden Nurşen İnal ile konuştuk. İnal, “Yeni normal geçiş döneminde maalesef 10 günde 10 kadın öldürüldü” dedi.
Pandemi döneminin kadınlar açısından her koşulda zor geçtiğini dile getiren İnal, kadınların en çok boşanmak, ayrılmak, çalışmak ve kendi hayatları hakkında karar almak istediği için evlerinde, sokaklarda öldürüldüğünü belirtti. İnal, “Bu dönemde kadınların tüm haklarını, boşanmayı, ayrılmayı, şikayet etmeyi erteledikleri görüldü. Kadınlar 155 ve 183 acil hatlarına ihtiyacı olduğunda ulaşmakta zorluk çekti, çekiyor. Korona nedeniyle evden çıkmaya korktukları için çoğu kadın şikâyetinden vazgeçti. Kadınlar yine uzaklaştırma başvuru kararı almaktan virüs nedeniyle vazgeçtiler. Dışarıda korona, içeride şiddet virüsü yaşadılar. Kadınların en birincil yaşam hakları, iki tehlike arasında sıkıştı kaldı” şeklinde konuştu.
İnal, salgınla, yoksullukla ve aile içi şiddetle mücadele eden mülteci kadınların ise şiddete daha açık hale geldiklerini belirterek, bu süreçte mülteci kadınların sorunlarının daha da görünmez olduğuna dikkat çekti.
‘Devletin bu süreçlerde daha çok tedbir alması gerekiyor’
Salgın sürecinde öne çıkan şüpheli kadın ölümlerinin ayrıca çok belirgin olduğuna dikkat çeken İnal, “Bazı ölümlerde, kadınlaın gerçekte kaza ile mi öldüğü, intihar edip etmediği veya intihara sürüklenip sürüklenmediğinin açığa çıkarılması gerekmektedir. Yani kovuşturmanın iyi yapılması şart. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe, adil yargılama yapılmayıp, şüpheli sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet devam ediyor. Devletin bu süreçlerde daha çok tedbir alması ve kadınları çaresiz bırakmaması gerekiyor” diye konuştu.
‘Kadınlar öldürülmediği şehirler istiyor’
Salgın sürecinde 6284 Sayılı Kanun’un askıya alınmasına değinen İnal, ”Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbirleri düzenleyen, kadınları maddi olarak güçlendirmekten, kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hakkı tanıyan 6284 Kanunu etkin kullanıldığında kadınları korumaktadır. Örneğin, 6284 Kanun etkin kullanılmadığı için Gaziantep’te yaşayan Buket S. cezaevinde bulunan ve boşanmak üzere olduğu erkeğin azmettirdiği babası tarafından kesici aletle yaralandı. Yine Gaziantep’te 9 yaşında Ceylan babası tarafından kardeşlerinin gözü önünde hunharca öldürüldü. Birbirinden farklı bölgelerde ve illerde kadınlar öldürülüyor ve kadınlar öldürülmedikleri şehirler istiyor” ifadelerini kullandı.
‘İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun hayat kurtarır’
Kadın cinayetleri ve şiddetine yönelik çözümün Türkiye’nin ilk imzacısı olmaktan gurur duyduğu İstanbul Sözleşmesi olduğunu belirten İnal, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesine kadınların her türlü şiddetten korunmasına, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin kovuşturulmasına, yargılanmasına ve cezalandırılmasına dair hükümler içerdiğini söyledi. İnal, “İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun hayat kurtarır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu her zaman ve koronalı günlerde de veri raporlarını yayınladı. Mayıs ayı raporunda 21 kadın cinayeti, ayrıca 18 şüpheli kadın ölümü var. Yeni normal geçiş döneminde maalesef 10 günde 10 kadın öldürüldü. Her gün evde, sokakta kadın cinayetleri yaşanıyor” dedi. Esra Aydın
RSS