ANASAYFA arrow right Röportaj

Çocuk istismarı ve kadına şiddet de bir nevi OHAL’dir

Çocuk istismarı ve kadına şiddet de bir nevi OHAL’dir
YAYINLAMA: 17 Ağustos 2021 / 17.33
GÜNCELLEME: 20 Ağustos 2021 / 16.59
Her gün ülkenin bir başka köşesinde çocuklar istismar ediliyor. Hem de çoğu zaman en yakınları tarafından… Hayatları, gelecekleri karartılıyor, minicik dünyaları yıkılıyor. Devlet olarak, toplum olarak, bireyler olarak üzerimize düşen sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmemiz gerekiyor ki bu olaylar bir daha yaşanmasın, çocuklarımız, çiçeklerimiz solmasın!

Av Elmas Yeni, toplumun ve medyanın kadın cinayetleri ve çocuk istismarı konusundaki tavrını eleştirirken, “Bizim gündemimizde istismar ve kadına şiddet kavramı yapay bir gündem olmamalı. Şurada bir kaza olmuş, 2 kişi ölmüş, haberi verdik, ertesi gün bitti gibi olmamalı. Gerçekten bunun üzerine durmalıyız. Hani OHAL ilan ediyor, tedbir alıyoruz ya, çocuk istismarı ve kadına şiddet de bir nevi OHAL’dir. Gerçekten bir ülkede bir ay içinde 18-19 tane kadın öldürülmüş. Bir ülkede günde bir kadın ölüyorsa, bu kalıcı bir gündem olmalıdır. Kişiler değişiyor, şahıslar değişiyor, maalesef kavram değişmiyor ve sıradanlaşmış. Bir kadın canice öldürüldüğünde bu nasıl olur diye hayret etmiyoruz. Olabilir gibi geliyor. Ya da bir çocuk istismara uğradığında, bir bebek tecavüze uğradığında bu nasıl olur demiyoruz. Olabilir gibi geliyor. 3 gün sonra unutuyoruz. Sonra başka bir bebek, başka bir çocuk… Bu kalıcı bir gündem vallahi. Dünyayı ayağa kaldırmak gereken bir durum söz konusu…” diye isyan ediyor.

Yeni, “Nasıl her gün pandemiden bahsediyorsak, her gün istismardan ve kadına şiddetten bahsetmek zorundayız. Bunu da sıradanlaşsın diye değil, dediğim gibi çözüm odaklı yansıtıp, düşünmeliyiz. Ne yapılması gerekiyor, takip etmeliyiz. Yani sadece bir haber başladığında verip ertesi gün unutursak o zaman gerçekten sıradanlaşmış oluyor” uyarısında bulunuyor..

Can yakan bu konuyu, Gaziantep Barosu’nun iki genç ve konuya duyarlı kadın avukatı, Özlem Kartal ve Elmas Yeni ile çocuk istismarı konusunu konuşmaya devam ediyoruz.

-Şu anda Türkiye’de ve Gaziantep’te çocuk istismarında bir artış olduğunu kabul ediyor muyuz?

3

Av. Elmas Yeni- Evet artış söz konusu. Gaziantep’te bir de şu konuya değinmek istiyorum. Bahsettik demin de. Erken evlilik kavramı. Önceden insanlar bunun istismar olduğunun farkında değildi. Yani bu sayısal verilere yansımıyor diye görmezden gelemeyiz. Araştırmalar yapılıyor. TÜİK verilerine göre erken yaş evliliklerinin erkek ve kız çocuklarında düştüğüne dair açıklamalar var, ama bu çalışmaların şöyle bir eksiği var: Sadece 18 yaş altı 16-17 yaş aralığında bir inceleme yapılmış. Aslında somut gerçek 15 ve 15 yaşın altında evlenen, evlenmeye maruz bırakılan çocuklar. Bunlar çalışmalara yansımamış.

2020 yılında 16-17 yaş aralığında Gaziantep'te binden fazla kız çocuğu evlenmiş. Çocuk evliliğinin en fazla yapıldığı il Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, İstanbul şeklinde devam ediyor

Bir de bazı yörelerde sıradanlaşmış. Bunun birden fazla sosyolojik, psikolojik, ekonomik koşulları var. Bazı ailelerde gerçekten maddi-manevi koşullar çok kötü. Kız çocukları için evlilik bir kurtuluş olarak görünüyor. Bazı yörelerde 15-16 yaşında bir çocuk evlenebilir. 14 yaşında bir çocuğun evlenmesi gerçekten evlilik gibi algılanıyor. Bu bir kültür haline gelmiş, sıradanlaşmış. Gaziantep’te istismar vakalarının bir nebze daha fazla ön plana çıkmasının nedeni bu çocuk yaştaki evlilikler. TÜİK verilerine göre 2020 yılında 16-17 yaş aralığında Gaziantep’te binden fazla kız çocuğu evlenmiş. Çocuk evliliğinin en fazla yapıldığı il Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, İstanbul şeklinde devam ediyor. Gaziantep’in maalesef çok farklı güzel gelişmelerle ön planda olmasını temenni ederdik, maalesef böyle şeylerle ön plana çıkıyor.

-Çocuk istismarında kız çocuklar mı, yoksa erkek çocuklar mı daha fazla, oran nedir?

Av. Elmas Yeni-Türkiye’de kız çocukları istismarda sayısal veri olarak daha fazla, ama erkek çocukları da yadsınamayacak derecede. Artık insanlarda erkek çocuğuna nasıl olsa bir şey olmaz kaygısı, içgüdüsü yok. 15 yaşından küçük bir çocuğunuz var ve çocuklar istismara uğradığını farkında değil. Okulda bir öğretmeni başını okşayabilir. Çocuk bunu başını okşama olarak ya da aileden bir sarılma, öpme, dokunma… Kötü dokunma, iyi dokunma dediğimiz bir kavram var. Bunu psikologlar, çocuk uzmanları daha iyi bilir, çocuk onu ayırt edecek yaşta değil. 15 yaşının altında bir erkek çocuğu 12, 11, 10 yaşında diyelim, o çocuk onun kötü dokunma olduğunu algılamıyor ve istismara uğruyor. Erkek çocukları istismara uğramıyor ya da azınlıkta diyemeyiz. Oran yarı yarıya yakın.

-Peki, o zaman şöyle demek lazım: Çocuklara belki de okullarda istismarın ne olduğuna dair ciddi anlamda bir eğitim vermeye başlamalıyız değil mi?

2

Av. Özlem Kartal-Evet, kesinlikle. Anasınıfından itibaren başlamamız lazım. Mahremiyet eğitimi verilmesi gerekiyor ailede, okulda. Aileler de bu konuda çok bilinçsiz. Çok okuyan, çok bilen, bilinçli bir toplum değiliz. Evet teknoloji çok ilerledi. Artık internet sayesinde birçok şeye ulaşabiliyoruz. Ama birçok şeyi de nasıl kullanacağımızı bilmeyen bir toplumuz. Diyorum ya mesela GASMEK olsun, halk eğitimleri olsun özellikle annelere yönelik bu tarz mahremiyet eğitimleri verilmeli. Çocuklarını bu noktada nasıl eğitmeleri gerektiğini, nasıl yetiştirmeleri gerektiğini çocuklarının onlara karşı konuşabilecek seviyeye gelecek bir diyalog oluşturabilmeleri gerektiğini anlatmalıyız. Size çok ilginç bir şey söyleyeceğim ve sarsıcı bir gerçek. Türkiye’de çocuk gelin oranı yani çok yanlış bir tabir zaten çocukken, çocuk yaşta evlilik oranı çok fazla iken, bununla mücadele etmeye çalışırken maalesef Suriye’den gelen insanlarla beraber şu anda mesela karakollarda bizim zorunlu görevlendirmelerimiz oluyor. Reşit olmayanla cinsel ilişki diye dosya açılıyor. Bir bakıyorsunuz 14, 15, 16 yaşında evlilikler gerçekleştirmişler. Bu kişiler zaten hastanelere gittiği zaman ya da hamile o, şu, bu… Şimdi 15 yaşını doldurmuş bir birey bir kişiyle cinsel bir birliktelik yaşadığında yani cinsel anlamda hukuk şöyle der: Bu ihbar edilmek zorunda. Çünkü bu bir suç. Yani burada bir rıza, o, şu, bu. Cebir tehdide de gerek yok. 15 yaşını doldurmuş, on sekiz yaşını doldurmamış bireylerle rızası dahilinde bile olsa cinsel ilişki yaşandığında şikayet edildiği takdirde bu bir suçtur. Artık sürekli bu dosyalarla karşılaşmaya başladık Suriyelilerle birlikte. Türkiye’ye gelen çoğu Suriyeli şu an vatandaşlık almaya başlamış. Çok fazla arttı, bu da şu oluyor: Biz zaten mevcut bir şeyle mücadele ediyoruz. Arkadan birikerek gelen farklı durum var. Bu da gerçekten çok ciddi bir dram. Bunun için de bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Bu çok ciddi bir problem.

Av. Elmas Yeni- İşin hukuksal boyutunda biraz uluslararası sözleşmelerden de bahsetmek istiyorum. Neden bizim için bu kadar kıymetli. Şöyle deniyor: Zaten biz bu uluslararası sözleşmeleri imzaladık. Fakat hukukumuzda zaten bunları destekleyen kanunları çıkardık. Anayasa madde 90’dan bahsetmek istiyorum. Anayasa madde 90 der ki: Usulüne göre yürürlüğe konulmuş, kabul edilmiş uluslararası sözleşmeler senin iç hukuktaki kanunlarına eşittir. Fakat der, oraya bir ünlem koyar. Temel hak ve özgürlükleri düzenleyen uluslararası sözleşmeler senin iç hukukundaki kanunlarla çatıştığı zaman o uluslararası sözleşme hükmü uygulanır. Bu ciddi bir koruma kalkanı oluşturuyor. Bir uluslararası sözleşmeden çekilmek bizim için aslında hiç önemli değil deniliyor. Oysa çok önemli. Çünkü o uluslararası sözleşme durduğu takdirde orada sen iç hukukta istediğin kadar temel hak ve özgürlükleri sınırlayan bir kanun getir, bir yasa koy, sen pat diye o sözleşmeyi oraya koyup sözleşmenin uygulanmasını sağlayıp bir nevi üstüne ilave edebiliyorsun o yasanın uygulanmasını.

- İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemiz de böyle sonuçlar doğuruyor değil mi?

Av. Elmas Yeni-Tabii ki. Çünkü Temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir sözleşme o da diğer sözleşmeler gibi. O yüzden Lanzarote Sözleşmesi’ne çok kıymet veriyorum. Avrupa Konseyi sözleşmesidir. 2011 yılında biz de taraf olduk. İç hukukumuzda uygulanmaya başlandı, yürürlüğe girdi. Özellikle çocukların her türlü istismar ve ihmaline karşı bir koruma kalkanı oluşturan bir sözleşme ve inanılmaz muhteşem hükümler vardır. Yani bunların hepsini uygulayabilsek, inanın çocuklara her anlamda gerçekten hak ettikleri bir yaşamı sunmuş olacağız. Lanzarote Sözleşmesi taraf olduğumuz bir sözleşme ve bu sözleşme çok fazla bilinen bir sözleşme değil ve bunun kıymetinin çok iyi bilinmesi ve arkasında çok iyi durmamız gerek, kaybedebileceğimiz bir sözleşme değil.

-Ensest veya çocuk istismarı olayları daha çok varoşlarda, mı yaşanıyor yoksa kent merkeziyle aynı oranda mı bir durum söz konusu?

Av. Elmas Yeni -Her yerde. Eskisi kadar kesin bir ayrım yok. Yani sadece şu tarz ailelerde ya da bu tarz ailelerde diyebileceğimiz bir şey değil. Bazen sanığa bakıyorsunuz öğretim görevlisi bile olabiliyor. Aslında o pedofili figürlerini de tetikleyen çok fazla şey var. Bazen kendini gerçekleştirememiş insanlar ya da hayatında çok daha şeyler, başka problemlerle mücadele anlamında kendini tamamlayamamış insanlar o çocuklar üzerinde böyle duygularını da tatmin mi etmek diyelim, kendilerini böyle tamamlamış hissetmek için, kendisinden daha güçsüz konumdaki, iradesi daha zayıf çocuklar üzerinde bunu gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

5 (1)

Bu insanları, ben sesimi yükselttiğimde, bu ortaya çıktığında tepki görürüm, zaten o da ceza almaz, hiçbir şey olmaz, ben boşu boşuna dışlanmışlığımla, onların tabiriyle ele güne ifşa etmişliğimle kalırım baskısından kurtarmamız gerekiyor.

-Ailelerin bu konudaki yaklaşımı, duruşu nedir? Çocuğun arkasında mı duruyor, yoksa bu işi gizlemeye mi çalışıyor mümkün olduğunca, ya da adaleti sonuna kadar takip edip, karşının ceza almasını mı sağlıyor?

Av. Elmas Yeni-Aileler ilk aşamada kabul emek istemiyorlar. Yani insan böyle bir şeyi hani başkalarında olur da kabul edilebilir, ama kendi ailesinde, kendi yakın çevresinde görünce bunu kabul edemiyorlar. Ailelere şöyle bir destek verilmesi lazım. Evet yargılama süreci başlıyor. Biz mahkemede ailelerin yanındayız. Hakim, savcıya ifade verirken yanındayız, ama sonra o insanlarla yollarımız belli bir yerde, yargılama sürecinde ayrılıyor, o insanın sosyal çevresine birebir biz muhatap olup giremiyoruz. Karşılaştığı problemler, toplumdan gördüğü tepkiler, bunlarla tek başına mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Biz devlet olarak, kurum kuruluş olarak, Sivil Toplum örgütleri olarak bu aşamada insanlara gereken maddi manevi desteği vermeliyiz.

-Yani yalnızca çocuk değil, aileye de bir destek ve danışmanlık gerekiyor mutlaka

Av. Elmas Yeni- Elbette, aileye de bir destek ve danışmanlık verilmesi gerekiyor. Ev hanımı olan mağdurlar var. Çocuk mağdurun annesi bir ev hanımı. Hiçbir ekonomik geliri yok, o sanığın kazancı ile geçinen insanlar var. Biz maddi manevi de destek vermeliyiz. Bu insanları, ben sesimi yükselttiğimde, bu ortaya çıktığında tepki görürüm, zaten o da ceza almaz, hiçbir şey olmaz, ben boşu boşuna dışlanmışlığımla, onların tabiriyle ele güne ifşa etmişliğimle kalırım baskısından kurtarmamız gerekiyor. Bir okul müdürü dosyamız vardı Gaziantep’te. Sanığı okul müdürüydü maalesef. 25-30 tane mağdur öğrenci vardı. Biz birkaç tanesine ulaşabildik. Mağdurlarla görüştük. İhbar yapıldığı andan sonra duruşmalarına katılmaya başladık ve gerçekten insanların, mağdurların bakışında şunu hissediyorsunuz. Sizi orada, yanlarında kalabalık görünce biraz daha cesaretli oluyorlar, cesaretli duruyorlar. Bu suçların sanıkları çok profesyonel maalesef. Hani yapacağı eylemin yerine kadar planlıyor. Kamera görüntüsü mü var, yok ediyor. Birisi mi görecek, yok ediyor. Birisi hakkında bir şey mi diyebilir, hemen onu kapatacak, yaftalayacak bir şey bulabiliyor. İftiraya uğradım tezini savunabiliyor.

Av. Özlem Kartal- Kameranın yerini biliyor, MOBESE’nin. Kameranın açısını biliyor, çocukla konuşurken diyor ki; şöyle gel diyor.

Av. Elmas Yeni- Biz bazı duruşmalarda mağdurdan daha mağdur gibi konuşan, mağdurdan ya da mağdur vekilinden ya da kendi sanık vekilinden kendini daha iyi ifade eden sanıklarla karşılaşıyoruz. Mesela o okul müdürü. Üniversite mezunu insan. Konuşamayacak, kendini ifade edemeyecek bir insan değil ve maalesef bizim yargılamalardaki eksikliklerden bahsetmiştik. İhtisas Mahkemeleri çok doğru. Bir de şöyle bir yaklaşım gerekiyor. Bir kasten öldürme, bir hırsızlık suçu ya da bir kavga, kasten yaralama, trafik kazası, bu suçlar alenidir, göz önünde görürsünüz, mağduru bellidir, yaralısı bellidir, maddi zararı, hasarı bellidir. Ama istismar dosyaları öyle değil, zaten bu suçları işleyenler ulu orta yerde herkesin görebileceği bir yerde işlemiyor. Çocuk bunun farkına varsa bile diyor ki gerçekten ben insanları nasıl inandıracağım. Diğer suçlara yaklaşımdaki delil kavramı ile istismara aynı yaklaşamayız. İstismar suçlarında daha hassas davranılması gerekiyor. Maalesef biz buna aynı yaklaşıyoruz. Bu yüzden çok fazla kişi serbest bırakıldı ya da beraat aldı. Bu okul müdürü de beraat aldı, maalesef delil yetersizliğinden.

-Çocukların ifadelerine rağmen mi?

Av. Özlem Kartal-Her suçu kendi içerisinde değerlendirip ona göre delillerin varlığını ve o delillerin yeterli bulunup bulunmadığına bakılması lazım. Şimdi istismar zaten ulu orta yapılabilecek bir fiil değil. Cinsel istismar, kapalı bir ortamda ve sıfır görgü tanığı ile gerçekleşiyor. Şimdi bu noktada görgü tanığı yok deyip de beraat verdiğinizde ya da bir kamera görüntüsü yok deyip beraat verdiğinizde bu doğru bir yargılama olmuyor. Bu noktada pedagogların, psikologların çocuk kanaatleri çok önemli oluyor. Çocuğun vücudunda temas varsa, adli raporlar çok önemli oluyor. Yani işin biraz da psikolojik boyutu ile ilgili bir durum bu. 5 yaşındaki bir çocuğu odasında sıkıştırıp istismar etti. Hangi kamera, hangi görgü tanığı? Ya bu zaten okul müdürü. Tabii ki de kameranın, MOBESE’nin açısını biliyor. Onu bile ayarlamış odasına sürekli girip çıktığını görmesin diye öğrenciye şöyle şuradan dolanıp gel diyor. Bunu ayarlamış. Bunu bile düşünmüş. Çünkü kameraları izleyen kendisi zaten. Yani bunları düşünerek, bunları değerlendirerek bir çıkarımda bulunmak gerekiyor. Bu noktada çok sıkıntı yaşıyoruz, özellikle istismar ve taciz olaylarında. Kadınlara yönelik cinsel saldırı, cinsel taciz, yine bunlarda aleni somut delil yok diye çok fazla dosyadan beraat alınabiliyor. Yani çok hassas yaklaşmak gerekiyor.

-Peki çocuk istismarında olaylar daha çok kimin zorlamasıyla, kimin ifadesiyle, kimin dışavurumuyla ortaya çıkıyor?

Av. Elmas Yeni- Bizim gördüklerimizde ebeveynlere başvuruyor çocuklar. Çocuk belli bir süre bunu saklıyor. Korkuyor, bir de suçluluk psikolojisi oluşuyor çocuklarda. Kötü bir şey yaşadım, acaba bu benim yüzümden mi başıma geldi? Çünkü bakıyor etrafında diğer arkadaşlarının ya da diğer çağdaşlarının başına gelmemiş. Neden başıma geldi, ben mi bir şey yaptım diye çocuk ilk aşamada bir suçluluk psikolojisi hissediyor. Bu aşamada ebeveynlerin dinleyen ebeveyn olması çok önemli. Bir çocuk düştüğünde de gelip size anne baba düştüm diyebilmeli ya da birisi bir şey yaptığında, birisinden tuhaf, absürt bir hareket, bir durum gördüğünde gelip bunu söyleyebilmeli. Bunu söyleyebilen bir ortamda yetişen çocuklar çok şanslı. Anlayışlı bir ebeveyne, kendini rahat ifade edebildiği ebeveyne sahip olması çok önemli bu aşamada. Biz bu yönüyle ailelerin eğitilmesi konusuna dikkat ediyoruz. Çocuk annesine, babasına, bazen bir öğretmenine söylüyor ya da bazen bir arkadaşıyla paylaşıyor ya da çok yakın bir çağdaşına anlatıyor.

Unutmadan söyleyeyim. Rehber öğretmenlerin ihbarı, şikayetleri de önemli. Birçok dosyada o şekilde ortaya çıkıyor. Burada gerçekten okullara verilen rehber öğretmen çok önemli.

-Her okulda var galiba?

Av. Elmas Yeni- Her okulda var. Şimdi her meslekte onu gerçekten hakkıyla yerine getirmek çok önemli. Kişiden kişiye değişiyor bu meslek, işi yerine getirme icrası. Gerçekten burada rehber öğretmenler çok önemli. Çocuklarla iletişimleri çok önemli. Bir çocuk ailesinden, dışarıdan birisinden bir şey gördüğü zaman bunu rahatlıkla gidip söyleyebilmeli. Rehber öğretmenin ihbar ve şikayetleri de önemli.

Davranış okumak çok önemli. Çocuk, anne şu bana dokundu. Bunu asla yapmıyor, çok nadir. Altını ıslatma, çeşitli ağlama krizleri şeklinde dışa vuruyor, bunu öğretmenler tespit edebilir. Bu çocuk çok atılgandı, derslere katılımı yüksekti, ama şimdi durgun. Çocuğun birden agresifleşmesi, birden bayılma falan, genelde bu şekilde ortaya çıkıyor. Ailelerin ve öğretmenlerin bu noktada eğitim alması, gözlemci olması gerekiyor. Çocukların davranışlarını okumaları, basit bir şey değil. Bu çocuk altını ıslatmaya başlıyorsa artık o yaşı geçmiş olmasına rağmen burada bir sıkıntı var. Bu çocuk neden bunu yapıyor? Diyorum ya Halk Eğitimler, GASMEK’te bunun gerçekten eğitiminin verilmesi, yerel yönetimlerin halkı bilinçlendirmesi çok kıymetli.

Bazen bir öğretmen yılların istismar durumunu ortaya çıkarabiliyor. Saadet öğretmen mesela, müdürün yıllar içerisinde sayısız çocuğa istismarda bulunduğunu çıkarıyor ortaya. Bu çocukları davranışlarından, farklı hareketlerinden takip ediyor ve sonuçta infial yaratan bir şey bir dosya yani. Bilinç çok önemli, bilinç düzeyi yükseltilmeli. Bunu nasıl yapacağız? Bunlar işin önleme kısmını oluşturuyor. Yani istismarı önleme, istismardan çocukları koruma, ailelerin de çocuklarını her ortama sokmamaları gerek. Mesela sevme şekilleri değişiyor artık. Herkes senin çocuğuna temas edememeli. Buna müsaade etmemelisin vesaire vesaire.

-Avukat olarak değişik davalara giriyorsunuz, bazılarını kazanıyorsunuz, bazılarını kaybediyorsunuz. Ama bu tür istismar davalarında mahkemenin isabetli karar vermediği durumlarda neler hissediyorsunuz?

Av. Özlem Kartal- İşte o da çok önemli. Masumiyet karinesi diye bir şey var. Bu uluslararası hukukta temel bir ilkedir. Nedir masumiyet karinesi? Yargılama devam ettiği, hüküm kesinleşmediği sürece hiç kimse suçlu değildir. Şimdi burada mağduru korumaya çalışırken bir de sanık olarak yargılanan da gerçekten masum olabiliyor. Çok hassas bir terazi, hassas bir denge. İhtisaslaşma bu yüzden önemli. İnanın sadece mağdur için değil sanık için de gerekli. Bu kişiler bazen çok çok çok vasıflı insanlar da olabiliyor. Mesela bir müdür. Yani bir müdürün böyle bir şeyle haksız yere yaftalanması inanılmaz bir şey. Hem ailesi açısından hem kendi çocukları ile ilişkisi. İhtisas Mahkemeleri sadece mağdurlar için değil gerçekten sanıklar için de masumiyet karinesinin bir gereği. Çok dikkat etmek gerek.

-Sanıkların evli ya da bekar olma oranı nedir, evli ya da bekar olmaları fark ediyor mu istismar olayında?

Av. Özlem Kartal- Hiç farkı yok. Bizim en son dediğimiz gibi. Sürekli o dosya üzerinden gittik. O dosya üzerinden devam edelim. Evliydi ve iki çocuk sahibiydi okul müdürü. Düzenli bir cinsel hayatı olan bir adam yani baktığınız zaman. Yani şu an karşılaştığımız hiçbir dosyada evli-bekar fark etmiyor. İstismar her yerde var. Çok dikkat etmek gerekiyor. Önce çocuklarımızı, aileleri bilinçlendireceğiz, işin en temel noktası orası sonra İhtisas Mahkemeleri…

Av. Özlem Kartal- Yargılamada birçok iyileştirmeler yapmamız, mevcut sözleşmeleri uygulanabilir hale getirmemiz gerekiyor. Çocuğa, aileye gerekli desteği vermemiz lazım.

Av. Elmas Yeni- Yargılama başladıktan sonraki süreçte ailenin daha fazla yanında olmak, mağdurları psikolojik anlamda maddi manevi anlamda korumak gerekiyor. Bazen sanık tutuksuz yargılanıyor, salınıyor mesela. Yargılama devam ediyor, o sanıktan tekrar aileye karşı bir tehdit, yeni bir zarar ya da kasıtlı bir eylem olabiliyor. Bu noktada gerçekten sadece mevzuat anlamında bir düzenleme değil, bunun uygulamada birebirde de etkin bir şekilde düzenleme gerekiyor.

Çocuklar kimsenin malı değil. Ebeveynlerin de değil. Anne-baba olmak; bizim bir mülkiyet ya da bir eşya üzerinde sahip olduğumuz hakları vermiyor. Toplumda bu bilinç oluşursa ensesti de bu şekilde çözebiliriz.

Av. Elmas Yeni- Bugün ne ekersek yarın onu biçeceğiz. Sağlıklı bir toplum, sağlıklı bir birey istiyorsak, çünkü bu çocuklardan bu jenerasyondan yeni bir toplum yaratacağız. Çocuklara temas eden meslekler bir öğretmendir, bir doktordur yani çocuklarla birebir teması olan meslekleri düşünüyorum, çocukların girdiği ortamlarda maruz kaldığı ortamlarda o meslekleri icra edecek kişilerin gerçekten çok iyi seçilmesi gerekiyor.

Bazı mesleklerde sadece yeterli puan aldı, ya da yeterli bir sınavdan geçti değil, gerçekten çocuk anlamında belli bir eğitimden geçmeli. Çocuğa yaklaşımı konusunda bir öğretmen ya da başka bir mesleği icra eden, çocukla teması olan birisi çocuğa şiddete meyletmemeli, çocuğa şiddeti aşılamamalı. Bir de araştırmalarda şöyle bir şey görüyoruz: Gerçekten şiddete uğrayan çocuklar ileride şiddet insanı oluyor ya da istismara uğrayan bir çocuk ileride bakıyorsunuz istismarın sanığı olmuş. Olayın farklı tarafına geçmiş.

Av. Özlem Kartal- Aileler istismar dosyalarında eğer üçüncü bir kişi ise yani anne baba vesaireden kaynaklanmıyorsa olayı kapatarak çocuğu koruduklarını düşünüyorlar. Çocuğu toplumsal baskıdan koruduklarını düşünüyorlar. Öncelikle bununla da mücadele etmemiz gerekiyor. Bu bilincin toplumsal bakış açısının da değişmesi gerek. İstismar mağduru kişi suçlu değil, istismar mağduru kişi kötü bir şey yapmadı, toplumda lekelenecek bir durum yok. Tam tersine çevirecek şekilde bir kamuoyu oluşturmamız gerekiyor.

Bakın öz anne babası çocuğu toplumsal baskıdan, bu lekelenmeden korumak için bunu saklamayı tercih ediyor. Bir de çocuklar kimsenin malı değil. Ebeveynlerin de değil. Çocuklar mal değil, anne-baba olmak onlar üzerinde mülkiyet hakkı vermez. Bizim bir mülkiyet ya bir eşya üzerinde sahip olduğumuz hakları vermiyor. Toplumda bu bilinç oluşursa ensesti de bu şekilde çözebiliriz. Mesela yoldan geçerken bir baba çocuğuna şiddet uyguladığında biz de şu bilinç var. Aman babası ben karışmayayım. Hayır, orada şiddete uğrayan kişi bir kişinin çocuğundan ziyade ileride bu toplumu dizayn edecek, dinamize edecek bir birey. O bireyin yaşadığı psikolojik travma ve aldığı yara senin ileride yaşayacağın toplumdaki suç olur. Belki bir suçluyu yetiştiriyor. O suçlu, senin çocuklarınla karşılaşacak belki. Şu an bir suçlu oluşuyor orada yapılan sadece küçük bir fiil değil. Bu bakış açıları çok kıymetli. Toplumsal noktalarda dile getirmek çok önemli. Bakış açımızın değişmesi gerekiyor. Medya dili de çok önemli. Sanık serbest bırakıldı yerine tutuksuz yargılandı, yargılaması devam ediyor denilmeli.

Bir kadın canice öldürüldüğünde bu nasıl olur diye hayret etmiyoruz. Olabilir gibi geliyor, bunu söylerken bile üzülüyorum. Ya da bir çocuk istismara uğradığında, bir bebek tecavüze uğradığında bu nasıl olur diyemiyoruz. Olabilir gibi geliyor. 3 gün sonra unutuyoruz. Başka bir bebek, başka bir çocuk… Bu kalıcı bir gündem vallahi. Halbuki dünyayı ayağa kaldırmamız gereken bir durum söz konusu…

Av. Elmas Yeni- Bu cezayı alacak, cezası şudur. Topluma sorgulandı, bırakıldı ana fikri aşılanmamalı. Cezaların belirtilmesi de kıymetli. Tutukluluk hiçbir zaman bir mahkumiyet kararı değil, tedbirdir. Yargılama sürecinde, yakalama, gözaltına alma gibi tedbirdir. Tahliye de bu şekilde. Tahliye edildiği zaman bu kişi beraat etti demek değil. Hayır yargılama devam ediyor, ama süreç içerisinde kişi sadece tutuksuz yargılanıyor. Aslında olması gereken genel hukuk mantığı da budur, ama bazı kavramlar çok yanlış yorumlanıyor.

Tutuksuz yargılandı diyelim sanık. Bir istismar dosyasında öyle bir delil çıkar ki müebbet alır. Tutuksuz yargılanan ya da salıverilen birisi, yargılaması devam ederken ceza almayacak diye bir şey yok. Öyle bir delil çıkar ki mahkeme gerçekten suç işlediğine kanaat getirir. Tutuklamasına tekrar karar verir, gereken hapis cezasını alır, ağırlaştırılmış halini alır cezanın. Tutuklamada mahkemenin kanaati şudur: Masumiyet karinesi gereği somut bir kuvvetli bir delil yoksa, o insanın tutuklulukta geçirdiği süre de onun hürriyet hakkı bakımından anayasal bir hakkının ihlali sayılacağı için tutuksuz yargılansın ama yargılaması devam etsin mantığıdır. Hukuk mantığı budur.

Tabii hukukçu olmayan insanlar detayı bilemediği için medya dili önem taşıyor. Hukuk danışmanlarından destek almaları gerekiyor. Bir de şu çok önemli. Bizim gündemimizde istismar ve kadına şiddet kavramı yapay bir gündem olmamalı. Şurada bir kaza olmuş, 2 kişi ölmüş, haberi verdik, ertesi gün bitti gibi olmamalı. Kalıcı bir gündem olmalı. Gerçekten biz bunun üzerinde durmalıyız. Hani OHAL ilan ediyor, tedbir alıyoruz ya, çocuk istismarı ve kadına şiddet de bir nevi OHAL’dir. Gerçekten bir ülkede geçen 2021 yılı verisiydi sanırım bir ayın içinde 18-19 tane kadın öldürülmüş. Bu ne demektir, yani bir ülkede günde bir kadın ölüyorsa bu kalıcı bir gündem olmalıdır.

Kişiler değişiyor, şahıslar değişiyor maalesef kavram değişmiyor ve sıradanlaşmış. Bir kadın canice öldürüldüğünde bu nasıl olur diye hayret etmiyoruz. Olabilir gibi geliyor, bunu söylerken bile üzülüyorum. Ya da bir çocuk istismara uğradığında, bir bebek tecavüze uğradığında bu nasıl olur diyemiyoruz. Olabilir gibi geliyor. 3 gün sonra unutuyoruz. Başka bir bebek, başka bir çocuk… Bu kalıcı bir gündem vallahi. Halbuki dünyayı ayağa kaldırmamız gereken bir durum söz konusu…

Nasıl her gün pandemiden bahsediyorsak, her gün istismardan ve kadına şiddetten de bahsetmek zorundayız. Bunu da sıradanlaşsın diye değil, dediğim gibi çözüm odaklı yansıtıp, düşünmeliyiz. Ne yapılması gerekiyor, takip etmeliyiz. Yani sadece bir haber başladığında verip ertesi gün unutursak o zaman gerçekten sıradanlaşmış oluyor.

 

Lanzarote Sözleşmesi nedir:

Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi” diğer adıyla Lanzarote Sözleşmesi'nin amacı, çocukların cinsel istismara maruz kalmalarını önlemek ve bunun için politikalar geliştirmek, istismara maruz kalan çocuğu koruma altına almak. Türkiye 2011 yılında sözleşmeye dahil oldu.

 

Çocuk istismarını nasıl önleyeceğiz?

1-Öncelik, anne ve babaların bilinçlendirilmesi: Çocuklar mal değil, anne-baba olmak onlar üzerinde mülkiyet hakkı vermez. Toplumda bu bilinç oluşursa ensesti de bu şekilde çözebiliriz. Herkes senin çocuğuna temas edememeli. Buna müsaade etmemelisin.

2-Çocuk istismarı en yakın çevreden geliyor: İstismar en yakın çevreden geliyor; baba, kardeş, dayı, dede, amca, hatta öğretmen: Anasınıfından itibaren çocuğa mahremiyet eğitimine başlamamız lazım. Bu senin vücudun, senin vücudunun bir dokunulmazlığı var ve bu anayasayla güvence altında. Kimse senin vücut bütünlüğüne bir müdahalede, bir saldırıda bulunamaz, bu bir suç.

3-Somut delil arama hatası: İstismar ve tecavüz olaylarında, diğer suçlarda olduğu gibi somut delil aranması yanlış. Çünkü zanlılar, bu eylemi hiç kimsenin göremeyeceği, tanık olamayacağı yerleri belirleyerek gerçekleştiriyor. Ama mahkemelerimiz bazen ne yazık ki istismara illa da tanık ve delil arıyor.

4- Zanlının tutuksuz yargılanması, toplumu yaralıyor: Hüküm kesinleşinceye kadar hiç kimse suçlu sayılamaz. Bu masumiyet karinesinin bir gereği. Ancak, çok ciddi bir istismar dosyası var diyelim, DNA raporlarıyla sabit kişiler, tanıklarla sabit. Burada yüzde 80 bir kanaat oluşuyor, yargılama devam ediyor, bu noktada tabi ki hakim şahsın tutuksuz yargılanmasına karar verdiğinde ciddi bir infial oluşabiliyor.

5-Çocuk istismarı ve kadın cinayetleri konusunda kalıcı gündem oluşturulmalı: Çocuk istismarı ve kadına şiddet de bir nevi OHAL’dir. Gerçekten bir ülkede bir ay içinde 18-19 tane kadın öldürülmüş. Bir ülkede günde bir kadın ölüyorsa, bu kalıcı bir gündem olmalıdır.

6-Rehber öğretmenlik kurumu çok önemli: Okullarda görev yapacak rehber öğretmenlerin, pedagojik formasyon almış, nitelikli eğitimciler arasından seçilmesi lazım. Rehber öğretmenler, çocuğun davranışlarını okuyarak, istismar konusunun açığa çıkmasını sağlayabiliyor.

7-İhtisas mahkemesi kurulması elzem: İhtisas mahkemeleri olmadığı için, istismara uğrayan çocuk, sanığın yargılanma sürecinde ağır şekilde yıpranıyor. Oysa ihtisas mahkemelerinde hakimler cübbe bile giymemeli. Ciddi pedagojik eğitimlerden geçmeli. Çocukla aynı seviyede olmalı. Konuşurken, hitap ederken yukarıda durmamalı.

8-Yargılama sürecinin uzunluğu ve adaletin geç tecellisi: Zira bu kadar travmatik, her anlamda bu kadar yaralayan mevzuların söz konusu olduğu yargılamalarda, ivedilikle dosyaların neticelendirilmesi, sürecin kısa tutulması, en başta mağdurun zarar görmemesi ve daha fazla travma yaşamaması için gerekli olan bir durum. 

9- Başta devlet ve sivil inisiyatif gurupları, aileye ve çocuğa sahip çıkacak: Aileler, toplumsal baskı ve çocuğun geleceği endişesi ile çoğu zaman istismarı gizleme eğiliminde. Bu yüzden başta devlet ve sivil inisiyatif guruplarının ailenin ve çocuğun yanında durması, psikolojik destek sağlaması çok önemli. Yapanın kesesine kar kalmasını izlemek, toplumsal baskıdan daha ağır bir yük!

10- Medya, kadın cinayeti ve çocuk istismarını sıradanlaştırmadan takip edecek: Uzmanlar, "Tecavüz haberler, mağdurun kimliği, kişisel bilgileri deşifre edilip pornografik malzeme olarak sunulmamalı, tecavüzün sosyal, hukuki boyutları üzerine okuru düşündürmeye, yönlendirmeli" diyor. Kadınların Medya İzleme Grubu'ndan (MEDİZ) Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver'e göre meslek örgütlerinin, medya kurumlarının kendi birimleri içinde sürekli güncellenen bir eğitim programı oluşturması gerekiyor. Çocuk istismarlarında zanlının salıverildi haberleri, toplumda bu tür suçların cezasız kaldığı gibi yanlış bir izlenim yaratıyor.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *