ANASAYFA arrow right Yaşam

Beethoven 250 yaşında: Bir müzisyenin portresi

Beethoven 250 yaşında: Bir müzisyenin portresi
YAYINLAMA: 22 Kasım 2020 / 18.20
GÜNCELLEME: 22 Kasım 2020 / 18.20
Doğumunun 250. yılında dünyaca ünlü piyanist ve besteci Ludwig van Beethoven’ı anıyoruz: Neredeyse yarısını işitme kaybıyla geçirdiği 56 yıllık hayatına sayısız senfoni, piyano konçertosu ve sonatı sığdıran Beethoven kimdir?

Bonn'lu bir dünya vatandaşı, müzisyen, hümanist, vizyoner, doğa dostu... Ludwig van Beethoven'ın 250. doğum yılı kutlamalarını koordine etmek için kurulan BTHVN2020 internet sitesi dünyaca ünlü piyanist ve besteciyi kısaca bu sözcüklerle tanımlıyor.

Almanya Federal Hükümeti'nin 2016'da "Beethoven yılı" olarak ilan ettiği 2020 boyunca başta Almanya olmak üzere tüm dünyada gerçekleştirilecek etkinliklerin "BTHVN" kısaltması altında toplanması da müzisyeni anlatmak için özellikle bu sözcüklerin seçilmesi de tesadüf değil tabii.

Beethoven'ın çoğunlukla ismindeki sesli harfleri çıkararak imza attığı ve bu kısaltmayı bazı turnelerinin simgesi olarak kullandığı bilindiğinden, bu harfler hem Federal Almanya Hükümeti ve yerel yönetimlerin birlikte başlattıkları kampanyaya ilham veriyor hem de her bir sözcüğün baş harfi Almancada kampanyanın bir harfine karşılık geliyor.

Peki, bugün dünyanın eserleri en çok çalınan bestecisi olan ve eserleriyle klasik müzikte Klasik dönemden Romantik döneme geçişe önemli katkı sağlayan Beethoven sadece bu beş sözcükle anlatılabilir mi?

Neredeyse yarısını işitme kaybıyla geçirdiği 56 yıllık hayatına dokuz senfoni, beş piyano konçertosu, 32 piyano sonatı, 16 yaylı dörtlüsü ve bir opera sığdıran Ludwig van Beethoven kimdir?

  1. doğum yılı sona ermeden Beethoven'ın müziği ve yaşamından öne çıkanları sizler için derlemeye çalıştık...

Bonn'dan klasik müziğin kalbi Viyana'ya

Ludwig van Beethoven 1770 yılında bugünkü Almanya'nın Bonn şehrinde dünyaya geldi. Tam doğum tarihi bilinmemekle birlikte 17 Aralık 1770'te Aziz Remigius Kilisesi'nde vaftiz edildiği kayıtlara geçti.

Müzisyen bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Beethoven'ın ilk müzik öğretmeni babası Johann van Beethoven'dı. Ondan Wolfgang Amadeus Mozart gibi bir çocuk dahi yaratmak isteyen Johann van Beethoven oğlunun Gilles van den Eeden, Tobias Friedrich Pfeiffer, Franz Rovantini ve Franz Anton Ries gibi isimlerden müzik eğitimi almasını sağladı.

İlk konserini 1778'de henüz yedi yaşındayken veren Beethoven'ın müzik eğitimini 1780 yılında orkestra şefi Christian Gottlob Neefe devraldı. Küçük Beethoven Neefe'nin yanında hızla gelişme gösterecek, 1782 yılında Bonn Saray Orkestrası'nda Neefe'nin yardımcısı olarak çalışmaya başlayacak, bunu 1783 yılında günümüze ulaşan ilk bestesinin yayınlanması izleyecekti.

Kasım 1792'de Bonn'dan ayrılarak o dönemde sanatın, özellikle de klasik müziğin kalbi kabul edilebilecek Viyana'ya yerleşen Beethoven, Mozart'ın ölümünden bir yıl sonra geldiği bu Avrupa şehrinde besteci Franz Joseph Haydn'in rehberliğinde klasik müzik çalışmalarına devam etti.

Artık 20'li yaşlarının başında olan genç müzisyen 1795 yılında Viyana'daki ilk konserini verdi, ilk senfonisini de 1800 yılında yine bu şehirde besteledi.

şitme duyusunu tamamen yitirdi

Beethoven'ın hayatı ve müziği genelde üç dönemde ele alınır. Bunlardan ilki Viyana'ya geldikten sonraki 1792-1802 yıllarıdır. Bu "erken" dönemi Haydn ve Mozart'ın klasik tarzından ayrılmaya başladığı, bazı kaynaklarda "kahramanlık" dönemi olarak da geçen 10 yıllık "orta" dönem (1802-1812) izler. 1812 yılından müzisyenin hayatını kaybettiği 1827 yılına kadar olan 15 yıl ise Beethoven'ın "geç" dönemi olarak adlandırılır.

Ludwig van Beethoven'ın ismini Viyana sanat çevrelerinde duyurmaya başladığı 1790'ların sonu aynı zamanda işitme kaybı yaşadığını fark ettiği dönemdi. Kariyerinin "kahramanlık" dönemine kadar hayatında müzikal anlamda pek bir şey değişmese de takvimler 1802'yi gösterdiğinde durumunun kalıcı olduğunu, daha da kötüsü her geçen gün biraz daha ilerlediğini fark etti. Beethoven o yıl iki kardeşine şöyle yazmıştı:

"Ah, siz sanıyorsunuz ya da diyorsunuz ki ben kötü niyetli, inatçı, insanları sevmeyen biriyim; bana ne kadar da yanlış yapıyorsunuz. Neden böyle göründüğümü bilmiyorsunuz. Çocukluğumdan bu yana kalbim ve aklım iyi niyetli, güzel duygulara meyilliydi. Çok büyük işler yapmak için çok istekliydim. Ama bir düşünün... Altı yıldır cahil doktorların daha da beter ettiği umutsuz bir durumdayım, yıldan yıla daha iyi olacağım umudunun ihanetine uğradım ve sonunda tedavinin yıllar alacağı, belki de asla tedavi edilemeyecek kalıcı bir illetle yüzleşmek zorunda kaldım."

Aynı mektupta geçen şu bölüm ise müzisyenin işitme sorunları yüzünden kendi canına kıymayı bile düşündüğü şeklinde yorumlanmıştı:

"Ah, sadece sanat beni durdurdu; üretmem gerektiğini hissettiklerimi üretmeden bu dünyadan ayrılmak bana imkânsız göründü."

Bazı müzikologlar ünlü müzisyenin tamamen sağır olmadığını söylese de pek çok kaynağa göre Ludwig van Beethoven 1819 yılında henüz 49 yaşındayken, hatta belki de daha önce, 1814 yılında işitme duyusunu tamamen yitirdi. Fakat bu durum onun müzik yapmaya devam etmesine, yeni besteler, hatta senfoniler üretmesine engel olmayacaktı.

"Engel tanımayan müzisyen"

1822-1824 yılları arasında bestelendiği tahmin edilen ve Beethoven'ın tamamlanmış ve dinleyiciyle buluşmuş son senfonisi olan 9. Senfoni ilk defa 7 Mayıs 1824 tarihinde Viyana'da sahnelendi.

İş Bankası blog'un "Dünyaca Ünlü Engel Tanımayan Müzisyenler" başlığı altında aktardığına göre, Beethoven 9. Senfoni'yi tamamen sağır olarak bestelemiş, kendi bestesini dinleyemeyen sanatçı bu dönemde kırsal bir bölgeye yerleşerek arada müziği ile ilgili düşünmek için yürüyüşler yapmıştı.

History Channel (Tarih Kanalı) 9. Senfoni'nin Theater am Kärntnertor tiyatrosunda ilk kez sahnelendiği akşam yaşananları şu sözlerle aktarıyor:

"Dokuzuncu Senfoni için Beethoven'ın o zamana kadar kullandığı en geniş orkestra gerekiyordu ve o zamanlarda enstrümanlara ek olarak [insan] sesleri kullanmak alışılmışın dışında bir durumdu.

"Beethoven soprano ve alto bölümleri seslendirmesi için iki genç sanatçı seçti, bunlardan biri 18 yaşındaki Henriette Sontag, diğeri ise 20 yaşındaki Caroline Unger idi. Dokuzuncu Senfoni ilk kez sahnelendiğinde Beethoven sahneye çıktı ve orkestrayı yönetiyormuş gibi göründü, fakat işitme engelinden ötürü orkestra üyelerine şeflerini görmezden gelmeleri, bunun yerine asıl orkestra şefi olan Michael Umlauf'u takip etmeleri söylenmişti.

"Senfoni sone erdiğinde Beethoven asıl müzikten birkaç ölçü gerideydi. Alkışları duyamadığı için Unger'ın yerinden kalkıp onu dinleyicilere doğru çevirmesi gerekti. Arkasını döndüğünde dinleyiciler şapkalarını ve mendillerini sallayarak onu ayakta alkışlıyordu."

Bu alıntıda da dikkat çekildiği gibi, Beethoven daha önce yapılmamış bir şey yaparak 9. Senfonisine bir koro bölümü eklemişti.

Bugün "Neşeye Övgü" (An Die Freude) olarak bildiğimiz ve aslında Friedrich Schiller'in aynı isimli şiirinden uyarlanan bu koro bölümü bundan yüzyıllar sonra da kültürel, hatta siyasi hayatı şekillendirmeye devam etti.

"Kardeş olun ey insanlar...": AB Marşı

Bugün Avrupa Birliği'nin (AB) sembollerinden biri olan Avrupa Marşı 9. Senfoni'nin son bölümü olan "Neşeye Övgü"den ilham alınarak hazırlandı.

Avrupa Konseyi, Schiller'in "insanların kardeşçe yaşaması idealine" yer verdiği şiirinden yola çıkarak bestelenen bu bölümün sözsüz bir versiyonunu 1972 yılında "Avrupa Marşı" olarak kabul etti.

Lirik anlatıma başvurmadan "müziğin evrensel dili kullanılarak AB'nin öncelikleri olan özgürlük, barış ve dayanışma konularında mesajlar veren" söz konusu parça, 1985 yılında AB devlet ve hükümet başkanları tarafından da birliğin resmi marşı olarak kabul edildi.

Fakat "Neşeye Övgü"nün siyasi bağlamda kullanılması bununla sınırlı değildi. Deutsche Welle Almanya'nın "Beethoven'ın Dokuzuncusu Siyasetin Hizmetinde" alt başlıklı yazısında da ifade ettiği gibi, 1942 yılında Nazi lideri Adolf Hitler'in doğum gününde de çalındığı bilinen 9. Senfoni'nin "Neşeye Övgü" bölümü özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın farklı bölgelerinde farklı siyasi hareketlerce sahiplenildi.

Bugünün Zimbabwe'si, dönemin Rodezya'sındaki Apartheid rejiminin 1970'lerde milli marş olarak kullandığı söz konusu koro bölümü, Şili'de askeri diktatörlük döneminde kadınların siyasi mahpusların serbest bırakılması için gerçekleştirdiği protestolarda, 1989'da Çin'deki öğrenci protestolarında ve son olarak yine 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılışını kutlamak için kullanıldı.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *