ANASAYFA arrow right Yaşam

Avrupa Konseyi yaptırım sürecini başlatıyor: Kritik gün 2 Şubat

Avrupa Konseyi yaptırım sürecini başlatıyor: Kritik gün 2 Şubat
YAYINLAMA: 18 Ocak 2022 / 18.18
GÜNCELLEME: 18 Ocak 2022 / 18.18
Türkiye, oy hakkının veya üyeliğinin askıya alınmasından üyelikten çıkarmaya kadar giden bir yaptırım süreciyle karşı karşıya kalabilir.

Gezi davasının tek tutuklusu olan Osman Kavala (1540 gün / 4 yıl 2 aydır tutuklu) dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada da tahliye edilmedi.

Şimdi gözler Avrupa Konseyi’nde. Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen yine tahliye edilmemesi nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulanması masada. Kritik günse 2 Şubat.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymayan Türkiye’ye Komite savunma yapması için 19 Ocak’a kadar son bir süre tanımıştı. Komite, Türkiye'den AİHS’ndeki yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği sorusunu resmi olarak bildirmesini bekliyor.

Türkiye’nin cevabı da Komite’nin 2 Şubat’taki toplantısında gündeme gelecek. Ancak yine burada kritik nokta Osman Kavala’nın 2 Şubat’a kadar sürpriz bir şekilde tahliye edilip edilmeyeceği.

Yeni duruşmanın 21 Şubat’ta atıldığı varsayılarak öncesinde yeni bir karar gelmesi sürpriz olarak nitelendirilebilir.

Tahliye gelmemesi durumunda Bakanlar Komitesi, AİHM’e başvuracak. AİHM’in de, Türkiye için sürecin başlatılmasına kararı vermesi durumunda, olası yaptırımlar görüşülmeye başlanacak.

Sonuçta Türkiye, oy hakkının veya üyeliğinin askıya alınmasından üyelikten çıkarmaya kadar giden bir yaptırım süreciyle karşı karşıya kalabilir.

Türkiye 'farklı dava' savunması yapabilir

Türkiye’nin Komite’ye savunmasını göndermesi için son gün yarın.

Türkiye savunmasında Kavala için AİHM’nin farklı bir davadan hak ihlali kararı verdiği, o davadan da tahliye kararı çıktığı ancak Kavala’nın yargılandığı bir başka davadan tutuklu olduğu yönünde savunma yapabilir.

Türkiye’nin geçmişteki açıklamaları da bu şekildeydi. Ancak AİHM, ‘derhal tahliye’ dediği kararında, Osman Kavala’nın ‘siyasi saikle’ tutuklu olduğunu belirtmişti. Bu nedenle de AİHM’nin kararı tek bir dosyayı değil bütünüyle Kavala’nın tutukluluğunu kapsıyor.

Zaten Türkiye’nin bu tezi de inandırıcı bulunmuyor. Kavala’nın aynı suçlamalarla yeniden yargılanarak AİHM kararının etkisiz kılınmaya çalışıldığı yorumu yapılıyor.

Tek örnek Azerbaycan

Bakanlar Komitesi tarihinde sadece, muhalif yazılarıyla tanınan Ilgar Mammadov’un açtığı davada Azerbaycan aleyhine bu adımı atmıştı.

Mammadov Ağustos 2018'de şartlı salıverilmiş, Azerbaycan Yüksek Mahkemesi de Mart 2019'da Mammadov'un cezasında indirim yaparak tamamen serbest kalmasını sağlamıştı.

Böylelikle Azerbaycan için yaptırım süreci askıya alınmıştı.

Sadece 2 ülke Türkiye’nin yanında

Avrupa Konseyi’nde ihlal ve yaptırım sürecinin başlatılmasına yönelik 2 Aralık’ta yapılan oylamada, 47 ülkeden 35’i ihlal prosedürünün uygulanması yönünde oy kullanmıştı.

Sadece Azerbaycan ve Macaristan Türkiye’nin yanında durmuş, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Sırbistan, Romanya, Arnavutluk ve Moldova çekimser kalmıştı.

Polonya’yla Bosna Hersek de oylamaya katılmamıştı.

Osman Kavala'nın tutukluluğu

Osman Kavala’nın tutukluluk hikâyesi, yargının siyasallaşması, siyaset tarafından kullanılmasının, cezalandırılmak istenen kişiye göre suç yaratma teşebbüsünün ve sadece hukuk normlarının değil, mantık kurallarının da hiçe sayılarak delil yerine komplo teorileri kullanma faaliyetinin açık bir örneği.

Kavala, 1 Kasım 2017'de “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı.

Gezi protestolarının planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olduğu iddiasıyla hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla yargılandığı dava beraat kararıyla sonuçlandı. Beraat kararından sonra serbest bırakılmadı, daha önce tahliye kararı verilmiş olan ikinci suçlamayla yeniden tutuklandı.

Bu süreç içinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem hükümeti devirme hem de darbe teşebbüsüyle ilgili suçlamalar için makul şüphe uyandıracak delil olmadığına hükmetti, tutuklanmanın siyasi faktörlerle yetkinin kötüye kullanılması olduğu tespitini yaptı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması yönünde karar aldı. AİHM kararının etrafından dolanarak tutukluluğu devam ettirmek amacıyla üçüncü bir suçlama, casusluk suçlaması (TCK 328), ortaya çıkarıldı.

Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamede bu suçlama, casusluğun konusu olması gereken gizli bilginin ne olduğunu, kimden ve nasıl temin edildiğini anlatma ihtiyacı hissedilmeden yer aldı. İddianamede, Kavala’nın Gülenci örgütün mahrem sorumlularıyla irtibat halinde olduğu, 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı, hatta darbe sonrası kurulacak hükümette yer alacakların koordinasyonu ile uğraştığı şeklinde akıl almaz suçlamalar da bulunuyordu.

İddianamede hem casusluk hem de 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek suçlamasına dayanak olarak, Kavala’nın darbe girişiminin arkasındaki dış güçlerin ajanı olmakla suçlanan Henri Barkey ile yoğun irtibat içinde olduğu iddia edilmişti. Bu iddiayla ilgili kullanılan sözde delil, Kavala, Divan ve Hilton otelleri arasındaki çalışma ofisindeyken Barkey’in telefonunun yakın yerlerden sinyal vermiş olmasıydı; aynı baz istasyonundan sinyal çakışması dahi bulunmamıştı. Somut delil bulunmaması ise, ilişkinin çok gizli yürütülmüş olması ile açıklandı.

Osman Kavala, hükümeti devirmek, darbe teşebbüsünde bulunmak ve casusluk gibi çok ağır suçlamalarla yargılandığı davalarla ilgili olarak farklı tarihlerde tutuklanmış ve 3,5 yıldan fazla bir süre tutuklu kalmış olduğu sürecin hiçbir aşamasında, savcı tarafından sorgulanmadı.

Bütün bu yoğun delilsizlik durumuna karşın, Cumhurbaşkanı birkaç kez Kavala’nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala’nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi.

Kavala ile ilgili Gezi davası daha sonra, Çarşı grubu ile ilgili Gezi davasıyla birleştirildi. Bu davanın da Kavala ile ilgili 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek ve casusluk suçlamalarıyla ilgili davayla birleştirilmesi söz konusu.

Böylece birbirlerinden farklı eylemler, birbirlerini tanımayan kişiler arasında ilişki kurulmaya çalışılacak. Ergenekon ve Balyoz davalarında gördüğümüz bu uygulama, siyasi davalarda algı yaratmaya yarayan elverişli bir yöntem olarak ortaya çıkıyor.

Daha bir süre Gezi protestolarının yargı aracılığıyla dış komplo olarak kriminalize edilmesi, siyasetin gündeminde yer almaya devam edecek ve bunun kanıtı olarak da Kavala’nın cezaevinde kalmasına gayret edilecek gibi görünüyor.

Osman Kavala’nın karşı karşıya kaldığı mesnetsiz iddiaların, hukuk ve mantık dışı süreçlerin kısa özeti:

17 Ekim 2017: Osman Kavala gözaltına alındı.

1 Kasım 2017: Kavala “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı.

24 Aralık 2018: TCK 309 ve TCK 312 ile ilgili soruşturma dosyaları ayrıldı.

19 Şubat 2019: Tutukluluk kararından 16 ay sonra TCK 312. madde yönünden Kavala hakkındaki ilk iddianame düzenlendi.

11 Ekim 2019: Kavala’nın TCK 309 ile ilgili suçlamadan tahliyesine karar verildi.

10 Aralık 2019: AİHM Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olduğu ve derhal serbest bırakılması gerektiği yönünde karar verdi.

18 Şubat 2020: TCK 312 ile ilgili dava beraat kararıyla sonuçlandı.

19 Şubat 2020: Kavala beraat kararından sonra serbest bırakılmadan TCK 309 ile ilgili suçlamadan yeniden tutuklandı.

9 Mart 2020: Kavala TCK 328. maddeden tutuklandı.

20 Mart 2020: Kavala TCK 309’dan ikinci kez tahliye edildi. TCK 328 ile ilgili casusluk suçlamasından tutukluluğu devam etti.

3 Eylül 2020: AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararının uygulanarak Kavala’nın derhal tahliye edilmesi yönünde karar verdi.

29 Eylül 2020: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi (AYM) Kavala’nın haksız tutukluluk başvurusunu görüşülme gündemine aldı. Aynı gün TCK 309 ve TCK 328 (casusluk) suçlamalarını içeren ikinci iddianamenin mahkemeye sunulması üzerine, AYM konunun görüşülmesini erteledi.

29 Eylül 2020: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi konuyu görüştüğü ikinci toplantısında, AİHM kararının uygulanmaması halinde verilecek ara karar taslağının hazırlanması yönünde karar aldı.

3 Aralık 2020: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ve AYM’nin daha fazla ertelemeden AİHM kararına uygun düşecek şekilde dosyayı görüşmesine dair ara kararını açıkladı.

15 Aralık 2020: AYM haksız tutukluk görüşmesini yeniden gündeme aldı ve dosyanın AYM Genel Kurulu’na iletilmesine karar verdi.

18 Aralık 2020: 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada tutukluluğun devamı yönünde karar alındı. İkinci duruşma tarihi 5 Şubat olarak belirlendi.

29 Aralık 2020: AYM Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olmadığını 7’ye karşı 8 oy çokluğuyla kabul etti. Gerekçeli kararda, tutukluluğun hak ihlali olduğu yönünde oy kullanan üyelerin çok güçlü bir biçimde ifade ettikleri karşı görüşler yer aldı.

22 Ocak 2021: İstinaf mahkemesi Gezi davasında verilen beraat kararını bozdu. Bu davayla ilgili dosyanın TCK 309 ve TCK 328 ile ilgili dava dosyalarıyla incelenmesini istedi.

28 Ocak 2021: Beraat kararının bozulması sonrasında, 30. Ağır Ceza Mahkemesi tensip zaptı düzenleyerek birleştirilen dosyalarla ilgili duruşmanın tarihini 21 Mayıs 2021 olarak belirledi.

5 Şubat 2021: 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edilen duruşmada Mahkeme, Kavala’nın dava dosyasının 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görüşülecek olan TCK 312 ile ilgili Gezi Dosyası ile birleştirilmesine ve Kavala’nın TCK 328 ile ilgili casusluk suçlamasıyla ilgili tutukluluk halinin devamına karar verdi.

30 Nisan 2021: 30. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluk değerlendirme incelemesinde 1'e karşı 2 oyla Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi.

12 Mayıs 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 12 Mayıs 2021 tarihli haftalık toplantısında Kavala davasına ilişkin görüşmesinde Türk yetkililerin ve mahkemelerin, AİHM kararını dikkate almadan sürdürülen tutukluluk durumunun sona ermesi için gerekli adımları atmamış olmasından duyulan büyük kaygıyı ifade etti. Komite, Konsey üyesi ülkeleri, Türk yetkilileriyle görüşmelerinde Kavala’nın sürmekte olan tutukluluğu ve bir an önce tahliyesi konusunu gündeme getirmeye davet etti. 21 Mayıs 2021'de 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmada Kavala’nın tutukluluk halinin yeniden değerlendirileceğine dikkat çekip yetkilileri Kavala’nın serbest bırakılması için gereken tüm adımları atmaya davet etti. 

21 Mayıs 2021: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Osman Kavala’nın casusluk suçundan tutukluluk halinin devamına karar verildi. Mahkeme, Çarşı ile ilgili Gezi dosyasının, birleştirme hususunun değerlendirilmesi için incelenip iade edilmek üzere mahkemeye gönderilmesini istedi.

9 Haziran 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ilk kez AİHM'in Osman Kavala ile ilgili kararlarının uygulanmaması halinde Türkiye'ye yönelik ihlal prosedürü başlatacağını açıkladı. Kavala'nın devam eden tutukluluğunun uluslararası hukuka aykırılık teşkil ettiğini ve derhal salıverilmesi gerektiğini belirtti.

28 Temmuz 2021: Adli tatilde geçici olarak 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı olarak görevlendirilen 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı, daha önce muvafakat vermeyen 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı sıfatıyla muvafakata onay verdi. Böylelikle Başkan, kendi birleştirme talebine yine kendisi muvafakat vermiş oldu.

2 Ağustos 2021: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 6 Ağustos günü duruşma yapacak olmasına rağmen 2 Ağustos'a duruşma açarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmekte olan dava ile dosyanın birleştirilmesine, Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğu ile karar verdi.

17 Eylül 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmayan Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'la ilgili yaptırım öncesi bekleme kararı aldı. Kavala'nın serbest bırakılması çağrısını yeniledi.

8 Ekim 2021: Gezi'nin çArşı davasıyla birleştirilmesinin ardından ilk duruşma görüldü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Osman Kavala'yı kuvvetli suç şüphesini öne sürerek tahliye etmedi. Bir üye hakim karara muhalefet şerhi koydu. Avukatların hiçbir talebi kabul görmedi. çArşı avukatları duruşmayı terk etti. Osman Kavala, yaptığı savunmada "Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır" dedi. 

11 Ekim 2021: Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Osman Kavala hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmadığını hatırlatarak ve AİHM kararına rağmen Kavala'nın serbest bırakılmamasının hukuk dışı olduğunu söyledi. Kavala'nın bir an önce serbest bırakılmasını istedi.

18 Ekim 2021: Türkiye'nin Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri, Türkiye'ye Osman Kavala'yı derhal serbest bırakma çağrısı yaptı.

19 Ekim 2021: Büyükelçiler Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Süleyman Soylu, büyükelçileri ve Kavala'yı hedef alan açıklamalar yaptı. Erdoğan, Osman Kavala hakkında hüküm kurulmamasına ve daha önce beraat etmesine rağmen suçlu gibi gösterdi.

22 Ekim 2021: Erdoğan'ın açıklamalarından sonra adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığını belirten Osman Kavala "Duruşmalara katılmamın ve savunma yapmamın anlamsız olacağına inanıyorum" dedi.

23 Ekim 2021: Erdoğan, Türkiye'ye çağrı yapan büyükelçilerin 'istenmeyen kişi' ilan edilmeleri için Dışişleri Bakanına talimat verdiğini söyledi.

25 Ekim 2021: Büyükelçiler ülkelerin kanun ve nizamlarına riayet etmesini öngören Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine riayet ettiklerini açıkladı. Aynı gün Erdoğan, "Büyükelçiliklerden yapılan açıklamayla yanlışlıklarından geri dönülmüştür" dedi. Yargıtay ve HSK de Türkiye'de yargının bağımsız olduğunu savunan açıklamalar yaptılar.

26 Ekim 2021: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dört yıldır cezaevinde tutulan iş insanı Osman Kavala üzerinden AYM'nin kapatılması gerektiğini söyledi ve AİHM kararlarının "Batı'nın elinde koza dönüştüğünü" savundu.

27 Ekim 2021: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osman Kavala'nın serbest bırakılmasına ilişkin AİHM kararının uygulanmamasıyla ilgili Avrupa Konseyi'nden gelebilecek yaptırım hakkında "Biz bildiğimizi okuruz" dedi.

2 Kasım 2021: Osman Kavala cezaevindeki dördüncü yılında bir mesaj yayınladı. "Hayatımın dört yılını kaybettikten sonra, teselli bulabileceğim şey, yaşadıklarımın yargıdaki sorunlarla yüzleşilmesine katkıda bulunması ve benden sonra yargı karşısına çıkacak olanların daha adil bir muamele görmeleri ihtimalidir" dedi. Kemal Kılıçdaroğlu da, "Haksız yere içeride tutulan Demirtaş ve Kavala var, benim vicdanım kabul etmiyor" açıklaması yaptı.

26 Kasım 2021: çArşı davasıyla birleşen Gezi'nin ikinci duruşması görüldü. Osman Kavala katılmadığı duruşmada yine tahliye edilmedi. Bir üye hakim karara şerh koydu.

29 Kasım 2021: Osman Kavala üzerindeki suçlamalarla ilgili "AİHM kararından sonra tutukluluğumu sürdürmek için bana yöneltilmiş casusluk suçlamasının çarpıcı özelliği, yasalardaki casusluk faaliyeti tanımına bağlı kalmadan kurgulanmış olması" dedi.

2 Aralık 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) iş insanı Osman Kavala kararını yerine getirmediği için Türkiye'ye karşı ihlal sürecini başlatma kararı verdi. Buna karşılık Dışişleri Bakanlığı, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemindeki mevcut mekanizmaların hukuki ve adil bir anlayışa göre değil de, siyasi mülahazalar üzerinden belirli ülkeler aleyhinde işletilmesi her şeyden önce Avrupa Konseyi'nin kendi itibarını zedelemektedir" açıklaması yaptı.

8 Aralık 2021: Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın AİHM kararları uyarınca derhal serbest bırakılmasına dair çağrı ve kararlarıyla ilgili "Avrupa Birliği'nin Kavala'yla, Demirtaş'la, şununla, bununla ilgili aldığı kararları tanımıyoruz. Olay bu kadar basit. 'Yok' farz ediyoruz. Bizim indimizde bunlar yok hükmündedir." dedi.

17 Ocak 2022: çArşı'yla birleştirilen davasının üçüncü duruşması görüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine "Soros artığı" demesinin ardından adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığını belirten Osman Kavala duruşmaya katılmadı. Sonuçta bu duruşmada da tahliye kararı çıkmadı.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *