ANASAYFA arrow right Yaşam

Ankara katliamı için Meclis araştırması açılması istendi

Ankara katliamı için Meclis araştırması açılması istendi
YAYINLAMA: 08 Ekim 2021 / 20.35
GÜNCELLEME: 08 Ekim 2021 / 20.52
HDP Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Mahmut Toğrul, IŞİD ile kamu görevlileri arasında siyasi pazarlıklar içeren kirli ilişkiler ağı bulunduğunu ileri sürerek, gerçeklerin ortaya çıkarılıp gereğinin yapılması için,  Anayasa’nın 98’inci İç Tüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını istedi..

Toğrul, “10 Ekim 2015’te Emek, Barış ve Demokrasi Mitingine yönelik IŞİD terör üyesi olan iki canlı bomba tarafından bir katliam gerçekleştirildi. Yaşanan katliam sonrasında 103 yurttaşımız hayatını kaybetti ve yaklaşık 500’e yakın kişide yaralandı. Saldırıdan yaklaşık sekiz ay sonra, Haziran 2016’da iddianame hazırlandı. Dava dosyasından da anlaşılmamaktadır ki, bu katliamda kamunun büyük bir sorumluluğu bulunmaktadır” diye konuştu.

HDP’li Toğrul’un önergesinde, “7 Haziran seçimlerinin ardından koalisyon kurulamayınca erken seçime gidildiği, çözüm sürecinin fiili olarak rafa kalkmasıyla çatışmaların başladığı ve 33 kişinin hayatını kaybettiği Suruç Katliamı’nın yaşandığı bir ortamda, Ankara’da Emek, Demokrasi ve Barış mitingi için çağrı yapıldı.

Aralarında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) de bulunduğu çeşitli meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı bu çağrıya, farklı siyasi parti ve hareketler ile sanatçılardan da destek geldi. Miting için yapılan çağrılarda "savaş politikalarına karşı barışta ısrarcı olmak" vurgusu vardı.

Ankara Valiliği tarafından da izin verilen mitingin programı uyarınca, katılımcılar 10:00'da Ankara Tren Garı önünde buluşacak, buradan Sıhhiye Meydanı'na yürüyecek ve 12:00'de bu meydanda mitingi gerçekleştireceklerdi. Ancak kalabalığın yeni toplanmaya başladığı 10:04’te üç saniye arayla iki patlama meydana geldi.

Daha sonradan IŞİD üyesi iki kişi tarafından eş zamanlı düzenlendiği anlaşılacak bu iki intihar saldırısı sonucunda 103 kişi yaşamını yitirdi. Resmi kaynaklara göre yaklaşık 500 kişi de yaralandı. Saldırıdan yaklaşık sekiz ay sonra, Haziran 2016’da iddianame hazırlandı. Yargılama sürecinde mağdur avukatları özelikle İçişleri Bakanlığı’nın mülkiye müfettişlerinin hazırladığı rapora dayanarak saldırıda kamu görevlilerinin ihmali olduğunu her zaman savundular. 

Söz konusu rapor, basına daha önce yansıyan bilgilere göre, IŞİD’e bağlı bir grubun Ankara dahil bazı illerde HDP’ye yönelik saldırı düzenleyebileceği istihbaratının, saldırıdan önce emniyet birimlerine verildiğine ve kalabalık yerler ile mitinglerin özel olarak hedef olabileceği uyarısının yapıldığına işaret ediyor. Aynı zamanda, canlı bomba Yunus Emre Alagöz’ün isminin de istihbarat raporlarında sık sık geçtiğini ortaya koyuyor. Gelen istihbaratları değerlendirmemesi sebebiyle emniyet yetkilileri için soruşturma talep edilse de bu talebe Ankara Valiliği’nce izin verilmemiştir.

Ankara Gar Katliamı dosyasının kapsamından da anlaşılıyor ki IŞİD’in Türkiye’de ne kadar kolay örgütlendiğini, bu katliamları nasıl kolay gerçekleştirebildiği açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Her şeyden önce, bu katliamların önlenebilir olduğu anlaşılıyor. Tüm adli makamların, yargı makamlarının, valiliğin, emniyetin ve istihbaratın,10 Ekim Ankara Katliamı konusunda, hiçbir aşamada bilgi paylaşmadığını, hatta bilgiyi kararttığı sonucuna varılıyor. Gelinen aşamada bazı bilgilerin hem emniyet hem yargı makamları hem de savcılık tarafından ortaklaşa saklandığını, dolayısıyla delillerin karartıldığı ortaya çıkıyor. 

5 yıldır sürmekte olan yargılama sürecinde, katliamın gerçek sorumlularının şu anda yargılanan İŞİD’lilerden ibaret olmadığı, katliamların gerçekleşmesinde kamu görevlilerinin ve siyasetçilerin de parmağının olduğu, kendi siyasal çıkarları için katliamlara göz yumdukları ve katliam faillerini koruyup kolladıkları nettir. Nitekim davadaki 200’ü aşkın klasörden oluşan belgeler ve kanıtlar, hem 10 Ekim Ankara katliamının hem de o dönem yaşanan bütün katliamların göz göre göre geldiğini, engellenmediğini ve hatta bunlara yol verildiğini göstermektedir” denildi.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *